Adalar Savunması Kuruldu
Adalar Savunması olarak yaptığımız bir basın toplantısıyla amaçlarımızı ve hedeflerimizi açıkladık. Kentlerimizin yağmaya, talana, hırsıza teslim edilmemesi, insanlığın ortak mirası olan değerlerimize, adalarımıza ve birbirimize sahip çıkmak için bir kez daha, hem de yüksek sesle tüm duyarlı insanları bizlerle birlikte mücadeleye çağırıyoruz!
1 Şubat 2014
BASINA ve KAMUOYUNA,
Büyük bir şantiye ve inşaat alanı haline getirilen kentlerimizden sonra şimdi sıra denizlerimize ve adalarımıza geldi. Artık sadece Taksim gibi meydanlarımız, Kuzey Ormanları gibi ormanlarımız, Karadeniz’deki derelerimiz ve akarsularımız değil, başta Marmara ve Ege olmak üzere tüm denizlerimiz ve adalarımız da rant, yolsuzluk ve talan kıskacı altında. Hükümet ve yerel yöneticiler binlerce metrekarelik dolgu alanlarıyla, mega projelerle, hukuk ve yasa tanımayan uygulamalarıyla kamu yararını hiçe sayarak denizlerimizi imara açıyor, adalarımızı talan etmenin planlarını yapıyor. İstanbul adaları, Yassıada, Sivriada, Gökçeada, Bozcaaada ve Ayvalık adaları gibi üzerinde yerleşim bulunan ya da bulunmayan birçok tarihi ve doğal yerleşim merkezi, turizm ve kalkınma bahanesiyle yapılaşmaya açılıyor, yeni “mega projeler”in konusu haline getiriliyor. Adalarımız hakkında plan yapma yetkileri üzerinde yaşayan insanlara danışılmaksınız, yerel yönetimlerin ve koruma kurullarının onayı olmaksınız merkezi otoriteye ve bakanlıklara bağlanıyor, imar izinleri dağıtılıyor. Tamamı sit alanı statüsünde bulunan adalarımızda yapılan planlar, birer yatırım kararı olarak düşünülüyor, planlar kamu adına otorite kullanan merkezi yönetim tarafından inşaat şirketleriyle, sermaye sahipleriyle elele, kolkola hazırlanıyor.
Sevgili arkadaşlar,
Son aylardaki gelişmelerden sadece bir kaçına kısaca değinirsek bizleri Adalar Savunması’nı kurmaya iten gelişmeler dizisini ve adalarda karşı karşıya olduğumuz tehdidin ve saldırganlığın boyutlarını kavrayabilirsiniz… – Yassıada ve Sivriada üzerinde imar ve yatırım planları yapma yetkisi torba yasalarla, yönetmelik ve statü değişiklikleriyle yerel yönetimden ve adalar halkından koparılarak şirketlerle ve özel kişilerle girdiği ilişkiler son dönemde ayyuka çıkmış Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na devrediliyor. Bakanlık tarafından hazırlanan planlarda Yassıada ve Sivriada’nın turizm ve konaklama tesisleriyle doldurulması ve yüzde 60’ları aşan yapılaşma izinleriyle tahrip edilmesi için start çoktan verildi. Bu adaların sahip olduğu ve Marmara Denizi için büyük önem taşıyan ekosistem, kişisel hevesler ve rant yaratmaya dönük projelerin insafına bırakılıyor. Bu adalarımızın deniz üstü, deniz altı fauna ve florası geri döndürülemez bir şekilde daha şimdiden imha ediliyor. Henüz hukuksal süreçler devam ederken, yasaya aykırı bir şekilde teknik sondaj çalışmaları başlatılıyor. Dahası kaşla göz arasında binlerce yıldır halkın bilincinde yer etmiş Yassıada’mızın adı tepeden inme bir kararla değiştiriliyor, – Bozcaada’da Çevre ve Şehirciik Bakanlığı tarafından hazırlanan 1/25000 ölçekli Çevre Düzeni Planı’yla, Bozcaada doğal, kültürel ve sosyal özellikleri göz ardı edilerek kontrolsüz bir yapılaşmaya açılıyor. Adanın yüzde 90’ını oluşturan tarım alanları turizm tesisi alanı, fabrika bölgesi, rekreasyon alanı ilan ediliyor.
Kıyılar ve eşsiz doğal yaşam alanları otel ve pansiyon bölgelerine dönüştürülüyor. Bozcaada’nın tüm güney kıyıları konut ve turizm tesisi bölgesi haline geliyor. – Ayvalık Cunda Adası’na Rüzgar Enerjisi Santrali kurulması için hazırlıklar yapılıyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı verdiği izinlerle Türkiye’nin en büyük tabiat parkı ve 1. Derece doğal sit alanı olan, mutlak koruma altındaki Cunda Adası’nın geleceğini yokediyor. – Gökçeada’da yasadışı bir şekilde sit alanlarına yapılan çok katlı otellerle başlayan hızı yapılaşma süreci dağıtılan imar izinleriyle birlikte giderek büyüyor, alınan yıkım ve iptal kararları uygulanamıyor. Heybeliada’da tarihi sanatoryum binası ve üzerinde yeraldığı eşsiz doğa parçasında turizm ve konaklama tesisi kurmanın, turizm ve kalkınma bahanesiyle bölgeyi özel kişi ve kurumların rant alanı haline getirmenin hesapları yapılıyor. Büyükada’da adanın tarihi ve doğal dokusu hızla tahrip oluyor, kaçak yapılara yönelik yıkım kararları uygulanamıyor.
Adalarımızın ormanları, denizleri, yürüyüş yolları küçük kentsel işletmeler halinde ihalelerle satışa çıkarılıyor, kiralanıyor ve ücretli hale getiriliyor. Tüm İstanbulluların ve Adalar halkının kent hakkının bir parçası olarak korunarak kullanılma açılması gereken bu bölgeler ücretlendiriliyor, ticarileştiriliyor. Adaların kimi bölgeleri halkın kullanımına kapatılıyor, çocuklarımız tel örgülerle, para gişeleriyle dolu mekanlarda büyüyor. Ağaçlarımız satılıyor, denizlerimiz kiralanıyor, çiçeklerimiz paketleniyor. Sevgili Arkadaşlar, Tüm bunların yanı sıra Adalar halkının sağlık, ulaşım, eğitim, barınma gibi temel hakları gözardı ediliyor. Gelir düzeyi diğer İstanbul ilçeleriyle aynı seviyedeki belki de daha düşük olan adalarda donanımlı sağlık hizmetleri, nitelikli eğitim kurumları ve yeterli ulaşım hizmetleri bulunmuyor. Adalar halkı büyük bir yoksunluk içinde kaderine terkediliyor. Kısaca adalarımız üzerinde yaşayanlar için birer yaşam alanı ve korunması gereken tarihi ve doğal alanlar olarak değil, birer turizm ve rant bölgesi olarak görülüyor ve bu süreç hızla derinleşiyor.
Tüm adalarımızda mevcut koruma rejimleri yok sayılıyor, tepeden inme yasal düzenlemelerle ormanlarımız, kıyılarımız, denizlerimiz, adalarda yaşayan deniz ve kara canlılarımız, evlerimiz, kısaca yaşama alanlarımız yok edilirken bizler de yoksunluk içinde yaşamaya ve yaşatmaya çalışıyoruz. Birbirimize, hatıralarımıza, dostluklarımıza sarılıyoruz…
Sevgili arkadaşlar, Bizler tüm bu yaşadıklarımıza karşı mücadele etmek için Adalar Savunması’nda yanyana geldik. Adalar halkı olarak, Adalarımızın sesini İstanbul’dan ve tüm Türkiye’den yükselen kentine ve yaşam alanlarına sahip çıkan, sorunlarına çözümler üretmeyi hedefleyen seslere katıyoruz. Kentlerimizin yağmaya, talana, hırsıza teslim edilmemesi, insanlığın ortak mirası olan değerlerimize, adalarımıza, birbirimize sahip çıkmak için bir kez daha, hem de yüksek sesle tüm duyarlı insanları mücadeleye çağırıyoruz.
Bozcaada’nın kirpisi, Yassıada’nın böğürtleni, Sivriada’nın kekiği, Büyükada’nın meşesi, Heybeli’nin istavriti, Burgaz’ın izmariti, Kınalı’nın martısı adına, kedilerimizle, köpeklerimizle, kuşlarımızla, böceklerimizle, sandallarımızla, vapurumuzla ADALARIMIZI SAVUNUYORUZ, SAVUNMAYA DEVAM EDECEĞİZ!
ADALAR SAVUNMASI