Adalar hakkında bildikleriniz, bilmedikleriniz…
Marmara Denizi’nde bulunan irili ufaklı 25 adadan dokuzunu kapsayan Adalar ilçesi, İstanbul il sınırları içerisinde, 40° 49′ 10″ kuzey ile 29° 06′ 45″ doğu koordinatları arasında kalmaktadır.
İstanbul’un güneydoğusunda, Bostancı’dan Kartal’a kadar uzanan kıyının karşısında kalmakta ve iki kümede toplanmaktadır. Birinci küme kıyıya daha yakın olarak kuzeybatı-güneydoğu doğrultusunda uzanan Kınalıada, Burgazada, Kaşıkadası, Heybeliada, Büyükada, Tavşanadası ve Sedefadası’ndan, ikinci küme ise daha açıktaki Sivriada ve Yassıada’dan oluşmaktadır.
Kartal ve Maltepe ilçeleri karşısında sıralanan ve İstanbul’a uzaklıkları 3 km. (Büyükada) ile 13,5 km (Yassıada) arasında değişen adalardan Büyükada, Heybeliada, Kınalıada, Burgazada ve Sedefadası’nda yerleşim bulunmakta iken, Kaşıkadası, Yassıada, Sivriada ve Tavşanadası’nda ise yerleşim bulunmamaktadır. Adalar’ın tamamı 1133 hektar yüz ölçümüne sahip olup, bunun 542 hektarı yerleşik alanlardır. Diğer kısımlar ise genelde ormanlık, makilik ve kayalık alanlardan oluşmaktadır.
Adalar’ın Yüz Ölçümü Ada | Alan (ha) |
Büyükada | 538,63 |
Heybeliada | 251,07 |
Burgazada | 146,50 |
Kınalıada | 136,01 |
Sedefadası | 32,99 |
Yassıada | 10,37 |
Sivriada | 9,26 |
Kaşıkadası | 5,72 |
Tavşanadası | 3,11 |
Toplam | 1133,66 |
Büyükada Doğusunda Sedefadası, kuzeybatısında Heybeliada, güneyinde Tavşanadası bulunmaktadır. En uzun ada olan ve 4200 metre uzunluğa sahip Büyükada, aynı zamanda 538,63 hektarlık yüzey alanıyla en büyük ada konumundadır. Adalar’ın en yüksek tepesi, Büyükada’nın güneyinde yükselen Yücetepe’dir (202 metre). Büyükada’nın Çevre uzunluğu 22.146 metredir.
Heybeliada Batısında Kaşıkadası ve Burgazada, Güneydoğusunda ise Büyükada bulunmaktadır. Yaklaşık 2.400 metre uzunluk ile en geniş ada olan Heybeliada, 251,07 hektar büyüklük ile ilçenin en büyük ikinci adasıdır. Çevre uzunluğu 12365 metre olan adanın en yüksek noktası 136 metre ile Değirmentepe’dir.
Burgazada Doğusunda Heybeliada ve Kaşıkadası, kuzeyinde Kınalıada, batısında Sivriada ve Yassıada bulunmaktadır. 146,50 hektar büyüklük ile en büyük üçüncü İstanbul adasıdır. Boyu 1.300 metre, eni 1.500 metre uzunluğa sahiptir. Bayraktepe 170 metre ile Adaların en yüksek ikinci noktasıdır. Çevre uzunluğu 6.893 metredir.
Kınalıada Burgazada’nın kuzeyinde yer alan adanın en ve boy uzunlukları yaklaşık 1.325 metre ile neredeyse eşit durumdadır. Alan büyüklüğü 136,01 hektar olan Kınalıada dördüncü büyük ada konumundadır. En yüksek noktası 115 metre, çevre uzunluğu ise 7261 metredir.
Sedefadası 32,99 hektar ile içinde yerleşim bulunan en küçük ada olan Sedefadası, ilçenin en doğusunda yer almaktadır.
Yassıada Sivriada’nın doğusunda Burgazadası’na 5 km. mesafede yer almaktadır. Eni 420 metre, çevre uzunluğu 1762 metredir. En yüksek noktası 42 metre olan ada 10,37 hektar alan büyüklüğüne sahiptir.
Sivriada Burgazada’nın batısında, Kınalıada’nın güneybatısında yer alan Sivriada 9,26 hektar alan büyüklüğüne sahiptir. En yüksek noktası 80 metre olan adanın çevre uzunluğu 1698 metredir. Burgazada’ya uzaklığı 6700 metre, eni 361 metre, boyu 272 metredir.
Kaşıkadası Burgazada ile Heybeliada arasında yer alan Kaşıkadası 5,72 hektar alan büyüklüğüne sahiptir. En geniş noktası 222 metre, boyu 500 metredir. Adanın en yüksek noktası ise 25 metredir.
Tavşanadası Adalar ilçesinin en küçük adası olan Tavşanadası 3,11 hektar alan büyüklüğüne sahiptir. Büyükada’nın güneyinde yer almaktadır. En yüksek noktası 25 metre, en yüksek genişliği 204 metre, boyu 284 metre, çevre uzunluğu ise 1.047 metredir.
Tarihsel Gelişim
Adalar, tarihin çeşitli dönemlerinde değişik adlarla anılmıştır. Hıristiyanlığın kabulünden önce Greklerce “Demonisi” veya “Demonisia” (Cin Adaları), Yunanlı filozof Artemidoros tarafından “Pitiusa” (Çamlı Ada), Romalı tabiat bilgini Plinius tarafından “Propontidas” (Marmara Adaları), Hıristiyanlığın kabulünden sonra buralardaki sayısız manastırlarda yaşayan keşişlerden ötürü Bizanslılarca “Papadonissia” (Keşiş Adaları), Doğu Roma İmparatorluğu devrinde hükümdar ailesinden birçok kişinin bu adalara sürgün edilerek manastırlarda hapsedilmiş olmasından dolayı Avrupalılarca “Les iles des Princes” (Prens Adaları), deniz üzerinde dağılışlarına göre “Halka Adaları”, toprağın kırmızı oluşundan Türklerce “Kızıl Adalar” diye anılan Adalar, çeşitli kaynaklarda Ruh Adaları, Evliya Adaları, Kadıköy Adaları, Ada Bakırı, Marmara Adaları, Bahtiyarlar Adası adları ile de yer almaktadır.
Ayrıca her ada tarih boyunca değişik isimlerle anılmıştır: Büyükada için; “Pringhipo”, “Prinkiponissos”, “Megali Demonissos”, “Demonesca”, Osmanlı döneminde “Ada-i Kebir”, Kızılada”, “Cesaretü’l Ümera”, “Bey Adası” adları kullanılmıştır. Tarih boyunca Heybeliada için “Demonisos”, “Demonese”, “Halki”, “Khalki”, “Khalkitis”, “Khalkis” adları kullanılırken, Burgazada için de “Panormos”, “Antigone”, “Antigoni”, “Antigoneia”, “Antigonos”, “Antigonea”, “Antigonia”, “Purgos”, “Bergos”, “Burgazlu”, “Hisar Adası” isimleri kullanılmıştır. Kınalıada ise “Akonae”, “Akoni”, “Akonitis”, “Tinaki”, “Prota”, “Proti”, “Protis” adlarıyla anılmıştır.
(Pars Tuğlacı, “Tarih Boyunca İstanbul Adaları”, Say Yayınları, Boyut Matbaacılık A.Ş., Nisan 1995,Cilt I, s.19. )
Bizans Öncesi Dönem
İstanbul adalarının tarihine ait Bizans öncesine ait çok fazla bilgi bulunmamaktadır. Bizans döneminde Adalar, Ortodoks keşişleri tarafından burada kurulan manastırları bünyesinde barındırmıştır. Bizans tarihçileri Adalar’ın tarihinden bu manastırlar dolayısıyla VIII. yüzyılda bahsetmeye başlamışlardır. Ancak bu yüzyıldan çok önce Adaların yerleşim alanı olduğu bilinmektedir. Nitekim Kınalıada ve Büyükada’da bulunan VI. ve VII. yüzyıllarına ait arkeolojik kalıntılar bunu doğrulamaktadır. Bu sebeple bu kalıntıların Romalılar devrinde yapılan manastırlara temel oluşturduğu ileri sürülmektedir. Örneğin Burgaz Adası’nda Latince kitabesi olan bir mezar taşı bulunmuştur.
Tarihçi Timones’e göre tarihlenebilen ilk önemli olay, Makedonya Kralı Büyük İskender’in komutanlarından Antinogos’un oğlu Dimitrios Poliorkites’in M.Ö. 311’de Çanakkale ve İstanbul Boğazlarını Lisimakhos ve Kasandros’a karşı kurtarma harekâtına giriştikten sonra M.Ö. 298’de babasının adına ve anısına o dönemdeki adı “Panormos” olan Burgazada’da bir kale inşa ettirmesi ve Ada’ya da Antigoni adını vermesidir. Nitekim Burgazada’nın tepesinde bulunan üzeri Latince yazılı bir mezar taşı ile 1930’da Büyükada’da bulunan ve içinde Büyük İskender’in babası Makedonya Kralı II. Filip’e ait altın paraları içeren Büyükada definesi, bunu yeterince doğrulamaktadır.
Adalar, tarih boyunca sürgün yeri olarak adından sıkça söz ettirmiştir. Batı kaynaklarında Adalar’a verilen “Prens Adaları” adı, Doğu Roma İmparatorluğu döneminde imparator ailesinden birçok şahsın buraya sürgün edilerek, manastırlara hapsedilmiş olmasından ileri gelmektedir. Doğu Roma İmparatoru Büyük Konstantin zamanında (M.S. 350) Ermenistan Kralı II. Arşak tarafından kendisine elçi olarak gönderilen Ermeni Gatoğigosu I. Nerses ve beraberindeki 10 kişilik heyetin Yassıada’ya sürülmesi Adalar’daki ilk sürgün olarak bilinmektedir.
Bizans Dönemi
Adalar’ın bilinen tarihi, Bizans İmparatorluğu ile başlamaktadır. I. Iustinianos’un (527–565) yerine geçen İmparator II. Iustinos’un (565–578) 569 yılında antik dönemde de Megale (Büyük) olarak anılan Büyükada’nın doğu kıyılarında bir manastır ve saray inşa ettirmesiyle Adalar, Bizans tarihinde yerini almaya başlamıştır.
Bizans öncesi dönemde sürgün yeri olarak kullanılan Adalar, Bizans döneminde de sürgün yeri olarak kullanılmaya devam edilmiştir. II. Iustinos tarafından 567’de Patrik Eutikhos, Amasya’ya sürgüne gönderilmeden önce üç hafta Büyükada’da tutuklu kalmıştır. İmparator Herakleios da kendisine karşı ayaklanma hareketine girişeceğinden kuşkulandığı oğlu Attalarik’i 637’de Büyükada’ya sürgüne göndermiştir. Bu tarihten sonra Bizans tarihine “İkonoklazm Akımı” diye geçen tasvir (resim) kırıcı buhran dönemi yaşanmıştır (726–842). Şiddetli çekişmelerin sürüp gittiği bu dönemde, özellikle VIII. yüzyılda mücadeleyi kaybeden veya gözden düşen din adamları ve imparatorlar ile imparator akrabaları, çoğunlukla gözlerine mil çekilip işkence edilerek Adalar’a sürgün edilmişlerdir. IV. Leon’un (775–780) ölümünden sonra ülkeyi yöneten İmparatoriçe İrini, oğlu Konstantin’i ve Prenses Efrosini’yi, Büyükada’da II. Iustinos’un sarayı üzerinde inşa ettirdiği Kadınlar manastırına kapatmış, daha sonra kendisi de tahttan indirilerek buraya (31 Ekim 802) sürgüne gönderilmiştir. 1067–1071 yılları arasında hüküm süren İmparator IV. Romanos Diogenis, Malazgirt Savaşı’ndan sonra Alparslan tarafından esir alınıp serbest bırakıldıktan sonra, kendi ırkdaşları tarafından gözlerine mil çekilerek Kınalıada tepesinde kendisinin yaptırmış olduğu manastıra kapatılmıştır.
Adalar’daki manastırlarda sürgünlerden başka, dünyadan elini eteğini çekmiş tarik-i dünyalar çile doldurmakta ve manastırların yanındaki tarıma elverişli arazilerde üzüm bağı ve bahçecilikle uğraşmakta ve hatta buğday tarımı yapmakta, bir yandan da el yazması din kitaplarının nüshasını çıkartmakta oldukları bilinmektedir. Küçük balıkçı köyleri de aynı şekilde balıkçılık ve şarapçılıkla geçimlerini sağlamışlardır.
Adalar’ın erzak bakımından zengin olması, talan ve yağmayı da beraberinde getirmiştir. Adalar, 18 Haziran 860’ta Rus Kazak korsanları tarafından, 9 Nisan 1182’de Latinler tarafından yağmalanmıştır. IV. Haçlı seferi sırasında (1202 -1204) Ayastefenos (Yeşilköy) önlerinde karargâh kuran Latinlere, Venedik Dükü Henricus Dandolo, ikmal yeri için Adalar’ı öğütlediğinden, Adalar bir kez daha Latinler tarafından yağmalanmıştır. Daha sonra 1302’de Eğriboz ve Giritli korsanlarının saldırısına uğramış, yağmalandıktan sonra keşişler esir alınmıştır. Bir süre sonra İmparator II. Andronikos Paleologos, fidye karşılığında keşişleri geri almıştır.
1348 yılında Adalar, Ceneviz ve Bizans gemilerinin savaşmasına sahne olmuş, 1352’de de Nikola Pisani yönetimindeki Venedik-Katalon donanması Bizans’a saldırıp geri püskürtüldüğünde Adalar’a gelerek Büyükada önlerine demirlemişler ve mürettebat karaya çıkarak ikmal yapıp bir süre dinlenmiştir.
Osmanlı Dönemi
İstanbul’un fethinden yaklaşık bir buçuk ay önce, Fatih Sultan Mehmet’in kenti kuşatması sırasında, 17 Nisan 1453’te Kaptan-ı Derya Baltaoğlu Süleyman Bey, Adaları ele geçirerek Türklerin kontrolüne geçmesini sağlamıştır. İstanbul’un fethinden sonra, Adalar’daki trajedilerin yaşandığı manastırlar boşaltılmış, halkın çoğu İstanbul civarındaki yerleşimlere göç etmiştir. 1562’de İstanbul’da büyük bir veba salgınının çıkması üzerine vebadan kaçan bir bölüm Hıristiyan zenginleri Heybeliada’daki manastırlara sığınmışlardır.
1624 yılında Osmanlı donanması bir ayaklanma sebebiyle Kırım’da iken bir çaykalık Don Kazağı Filosu, fırsattan yararlanarak İstanbul Boğazı’ndan içeri girip Adalar’a kadar gelip savunmasız olan Heybeliada’ya çıkarma yaparak Papas Dağı’ndaki Ayia Triada Kilisesi ve Manastırı’nı yağmalamışlardır.
Deli İbrahim’in padişahlık devrinde ünlü Türk gezgini Evliya Çelebi, bindiği bir gemi ile 1641 yılında Heybeliada’ya uğradığını, sonra sırasıyla Tavşanadası, Burgazadası, Kınalıada ve ardından da Büyükada’yı ziyaret ettiğini, bu adalarda 100–200 haneli köyler bulunduğunu, köylerin bağlık bahçelik, köy zenginlerinin ise zengin Rum balıkçı reisleri olduğunu anlatmaktadır.
III. Selim 1806 yılında Fransızların dostluğunu Ruslara karşı bir güvenlik unsuru olarak görüp, Fransız rejimini tanıyarak elçi göndermesinden sonra, ani olarak Eflak ve Boğdan Rus saldırısına uğramış (1807), İngiliz Elçisi Arbuthnot da Rusların tarafını tutarak; Çanakkale müstahkem mevkilerinin ve Osmanlı Donanmasının İngilizlere teslimini ve Fransızlarla her türlü ilişkinin kesilmesini istemiştir. Böylece, Osmanlılar hem Ruslarla hem de İngilizlerle savaşa girmiştir. Marmara’ya giren İngiliz Donanması Adalar’dan su almak istediyse de askerler karaya çıkamamışlardır. Donanmanın Kınalıada’ya çıkarma yapma çabalarına karşılık, halk Heybeliada ve Haydarpaşa’dan gelenlerle birlikte etkin bir savunma göstermiştir. 20 Şubat 1807’de Adalılar İngiliz amiralinin oğlunu esir almışlardır. 1 Mart 1807 tarihinde, İngiliz amirali ani bir kararla yelken açıp Marmara Denizi’ne açılmıştır. Heybeliadalılar, düşmana cesaretle karşı koymalarından dolayı Padişah tarafından vergiden muaf tutulmuşlardır.
Bir kaza sonucu Heybeliada Papas Dağı’ndaki Ayia Triada Manastırı’nın yanması, Kınalıada’daki büyük mülk sahibi İpsilantis ailesinin Yunan ihtilaline katıldığı gerekçesiyle mülklerinin Osmanlı hükümetince haczedilmesi, ülke içinde baş gösteren ayaklanmalardan yararlanan bazı grupların Adalar’a sığınarak silah depolamaya başlaması daha sonra yakalanarak Adalar’dan uzaklaştırılması, 1821 yılında gerçekleşen önemli tarihsel olaylar olarak göze çarpmaktadır.
Adalar, Osmanlı İmparatorluğu döneminde 19. Yüzyıl ortalarına kadar kendi haline terk edilmiş, 1839 Tanzimat Fermanı ile yabancılara mülk edinme olanağı tanıyan yasal düzenleme sonunda hızla gelişme sürecine girmiştir. 1846’da düzenli vapur seferlerinin başlatılması üzerine, büyük köşk ve oteller 1855 yılında yapılmaya başlanmış, mevcut kilise ve manastırlar onarılmıştır.
İstanbul’un zenginleri, azınlıklar ve yabancı uyruklular bu gelişme sürecinde Adalar’ı bir sayfiye yeri haline getirmişlerdir. Bu gelişme sonunda İstanbul’da kurulan ilk üç belediye dairesinden biri, Yedinci Daire diye anılan Adalar Belediyesi olmuştur ( 1861 ).
Bu dönemde İstanbul nüfusunun % 45’i Müslümanlardan, % 41’i Rum, Ermeni ve Yahudilerden oluşurken; Adalar nüfusunun %71’i Rum ve Ermenilerden oluşmaktaydı.
Tablo 2.3.1 İstanbul 1885 Nüfusu* Topluluk | Nüfus | % |
Müslüman | 425365 | 45 |
Rum Ortodoks | 188012 | 20 |
Ermeni Gregoryen | 152399 | 16 |
Yahudi | 44435 | 5 |
Diğer | 144056 | 15 |
Toplam | 954267 | 100 |
Tablo 2.3.2 Adalar 1890 Nüfusu* Topluluk | Nüfus | % |
Rum Ortodoks | 5010 | 48 |
Müslüman | 2990 | 29 |
Ermeni Gregoryen | 1300 | 12 |
Ermeni Latin Katolik | 1203 | 11 |
Toplam | 10503 | 100 |
(* )Hemingway E., Eski İstanbul, İşgal İstanbul’u ve İki Dünya Savaşı içinde, Bilgi Yayınevi, ikinci basım, Ankara, Temmuz 1988, s.14.
10 Temmuz 1894’te İstanbul’da meydana gelen büyük deprem sırasında Adalar çok büyük bir hasar görmüş, Heybeliada’daki Ruhban Okulu başta olmak üzere birçok manastır ve bina yıkılmıştır.
İkinci Meşrutiyetin ilanı (1908) ve II. Abdülhamid’in tahttan indirilmesinden sonra padişahın nazırları ve yaverleri Adalar’da oturmaya zorlanmışlar ve “Ada Misafirleri” diye anılmışlardır.
I.Dünya Savaşı’nın sona ermesinden sonra işgal edilen İstanbul’la birlikte Adalar’a da işgal kuvvetleri gelmiştir (1918). Daha sonra Bolşevik İhtilali (1917) sonucunda, General Wrangel komutasındaki karşıdevrimci Kafkas Ordusu’nun yenilgisi üzerine Kızıl Ordu’dan kaçan Rus soyluları Adalar’a gelmeye ve ada evlerine yerleşmeye başlamışlardır.
Cumhuriyetin ilanından sonra, Mustafa Kemal 1928 yazından itibaren her yıl Büyükada’daki Yat Kulübü’ne gelmiş, burada çeşitli toplantılar düzenlenmiştir. Büyükada Yat Kulübü’nün dönemin siyasi, sosyal ve kültürel önemi büyüktür.
Cumhuriyetin ilanından sonra İstanbul’un ilçesi konumunda olan Adalar’da ilçe merkezi Büyükada olarak belirlenmiştir. Adalar, Türk edebiyatında, Türk musikisinde, sosyal yaşamında büyük önem ve değer taşımaktadır. Mehmed Celal, Cevat Şakir (Halikarnas Balıkçısı), Yahya Kemal Beyatlı, Halit Fahri, Sait Faik Abasıyanık, Hüseyin Rahmi Gürpınar, Ahmet Rasim, Reşat Nuri Güntekin, Celal Sahir, Tevfik Fikret, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Fazıl Ahmet Aykaç, Yaşar Nabi, Ali Nizami Bey, İbrahim Necmi Dilmen, Tahsin Nahit, Halit Ziya Uşaklıgil, Nurullah Ataç, Hamdullah Suphi Tanrıöver, Ruşen Eşref Ünaydın, Falih Rıfkı Atay, Yusuf Ziya Ortaç, Orhan Seyfi Orhon, Halit Fahri Ozansoy, Hüseyin Cahit Yalçın, Macit Gökberk, Doğan Avcıoğlu gibi devlet adamı, edebiyatçı, gazeteci, şair ve yazarlar burada yaşamışlar ve Adalar’ı konu alan şiirler, konuları Adalar’da geçen hikâye ve romanlar yazmışlardır. Adalar birçok bestekâra ilham kaynağı olmuştur. Bunların başında Şükrü Tuna, Teoman Alpay, Osman Nihat, Mustafa Nafiz Irmak, Tamburi Mustafa Çavuş, Necmi Rıza Ahıskan, Yasarı Asım Arsoy, Kadri Şençalar, Münir Nurettin Selçuk gelmektedir. Adalar aynı zamanda batı müziğinde eserler vermiş birçok kompozitöre de esin kaynağı olmuştur. Dikran Çuhacıyan Efendi’nin Proti Polka (Kınalıada Polkası), Constantin Sarafopulo’un Büyükada için bestelediği Büyükada anısı isimli eseri, Prof. Edgar Manas’ın Prens Adaları adlı piyano süiti buna örnektir. Müzisyen Horutyan Sironyon, caz kralı olarak bilinen Gregor, Türkiye’nin ilk dans profesörü Ardaş Panoysan da batı müziği alanında eserler yaratırken Adalar’ı ön plana almışlardır.
Kaynaklar
Pars Tuğlacı, “Tarih Boyunca İstanbul Adaları”, Say Yayınları, Boyut Matbaacılık A.Ş., Nisan 1995, Cilt I-II
Hemingway E., Eski İstanbul, İşgal İstanbul’u ve İki Dünya Savaşı içinde, Bilgi Yayınevi, ikinci basım, Ankara, Temmuz 1988
Ostrogorsky, G., Bizans Devlet Tarihi (Çeviren: Prof. Fikret Işıltan), Ank., 1981
Mamboury, Ernest, Les İles des Princes, İst. 1943,
Vizantios, Skarlatos, I. Konstantinopolis, Atina, 1862