Bugün Yassıada’da açılışı yapılan yer bir “özgürlük ve demokrasi adası” değil bir doğa, tarih ve hukuk katliamı anıtıdır…
Doğaya, yaşama ve diğer canlılara karşı işlenen suçların insanlığı büyük bir salgın hastalık tehlikesiyle bir kez daha yüzyüze bıraktığı bugünlerde açılışı yapılan ve “Özgürlük ve Demokrasi Adası” olarak adlandırılan Yassıada, büyük bir doğa, hukuk ve demokrasi katliamı anıtı olarak Marmara Denizi’nde yükseliyor.
Bugün “demokrasi adası” olarak adlandırılan Yassıada doğa koruma hukuku, demokrasi ve binlerce yıllık arkeolojik değerleri hiçe sayılarak denizin ortasında yükselen betondan bir “demokrasi adası” haline getirildi. “Menderesler‘in anısına saygı duruşu” olduğu iddiasıyla törenlere konu olan Yassıadamız yapay çimlerle, beton saksılar içine hapsedilen ağaçlarla “yeşillendirilerek”, doğal, arkeolojik ve kültürel tüm nitelikleri yok edilerek bir beton adası haline getirildi.
İddiaların ve televizyonlarda gösterilen reklam spotlarının ve dört bir yandan yapılan yayınların aksine:
- İstanbul’un ve Marmara Denizi’nin kentsel mirası bakımından büyük önem taşıyan Yassıada’da Bizans, Osmanlı ve Cumhuriyet döneminin bütün arkeolojik ve tarihi kalıntıları üzerinde vinçler ve dozerler gezdirildi, manastır, zindan, liman ve sarnıç yapıları, Osmanlı döneminden kalma şato ve ek yapıları yasa ve hukuk tanınmadan yıkıldı, Menderes’lerin yargılandığı spor salonları, odalar “restorasyon amacıyla” yıkıldı, “sergilenmek üzere” yenileri yapıldı.
- Yassıada’nın topografyası ve yüzölçümü değiştirildi, doğal yaşamı, bitki örtüsü, ada-kıyı fauna ve florası dolgularla, dinamitlerle yerle bir edildi. Kuş göçleri, balık, kuş, mercan üreme alanları açısından büyük önem taşıyan Yassıada, Marmara Denizi’nin ortasında üzerinden doğal yaşamın silindiği ölü bir beton adasına dönüştürüldü.
- 2013 yılında bir torba yasaya eklenen tek bir madde ile tüm ulusal ve uluslararası koruma yasalarından ayrılarak dönemin hükümeti ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği tarafından MESA İnşaat’a havale edilen inşaat süreci boyunca yaptığımız tüm çağrılar ve eylemler gözardı edildi. Adalılar tarafından açılan davalar yanıtsız kaldı. Dünyada eşi benzeri görülmemiş büyük bir hukuk, doğa ve tarih katliamı Adalar halkının, meslek odalarının, yerel kurumların tüm itirazlarına rağmen bugün son aşamasına geldi.
- 6 Mayıs 2015 tarihinde TOBB’a bağlı şirketlere ve MESA İnşaat’a ruhsat verilmesiyle birlikte Yassıada’ya vurulan ilk kepçeden bu yana geçen 5 yıllık sürede milyonlarca canlı yokoldu. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve inşaat sürecini yürüten şirketler mahkeme kararlarını ve bilirkişi raporlarını etkisiz kılmak için sürekli plan değişiklikleri ve proje yenilemeleri yaptı, yürütmeyi durdurma kararları veren mahkeme heyetleri görevden alındı.
- Bugün gitmenin, kalmanın, ulaşmanın, konaklamanın iklim ve deniz şartları nedeniyle çok zor olduğu Marmara’nın göbeğindeki bir bölge siyasal simge ve “tarihi miras” olması amacıyla konaklama ve turizm tesisleriyle donatıldı. Yassıada 5 yıldızlı oteller, marinalar, lokantalar, pasta salonları, kafeteryalar, gece kulüpleri, kuaförler, sergi salonları, göstermelik konferans salonları ve otoparklar, yapay müze ve sergi salonlarıyla doldurulan bir beton adası haline geldi.
Kuşa, balığa, denize, ağaca, ormana ve insana karşı açılan savaşı bugün için kazanmış görünenler, şirketleri, ortakları, odaları, borsaları, müteahhitleriyle birlikte demokrasi tarihinden bir lekeyi silmek adına, İstanbul’a ve Adalar’a daha büyük bir kara leke bıraktılar.
Bu lekenin bütün Adalıların yüreğinde, tüm doğa savunucularının kalbinde hiç unutulmayacak derin bir yara daha açtığının bilincindeyiz. Bu lekenin Kanal İstanbul’dan, Kirazlıyayla’ya, Kuzey Ormanları’ndan Kamilet Vadisi’ne, Validebağ Korusu’ndan Kazdağları’na ve Sivriada’ya yayılmaması için mücadele etmeye devam edeceğimizi bir kez daha duyuruyoruz.
Bırak Issız Kalsın!
ADALAR SAVUNMASI
27 Mayıs 2020