2003 Burgazada Yangını

Prof. Dr. Abdurrahman Kılıç *

İstanbul’da yaşayan ve Adalar’a gitmeyenlerin sayısı çok azdır. Adalar, kalabalık ve gürültülü şehir ortamından uzaklaşmak isteyenler için bulunmaz mekanlar arasındadır. Otomobil kullanımına izin verilmeyen Adalar’da, fayton gezintisinin ayrı bir güzelliği vardır. Faytoncuların, nal seslerinin asfaltta çıkardığı soloyu dinleten bir tutkudur bir sevdadır Adalar.

Denizin yeşille kucaklaştığı İstanbul’un doğaya penceresi olan Adalar içinde Burgazada’nın ayrı bir yeri vardır. Burgazada’ı tanımlarken, adaların en doğalı demek daha doğru olur. Küçük fakat tüm rüzgarlara karşı emniyetli limanından ötürü “emin liman” anlamına gelen Panormos diye adlandırılan bu adaya, daha sonraları Büyük İskender’in generali Antigonos’tan dolayı Antigoni denmiştir. 1453 den sonra Türkler Rumca “kale burcu” anlamına gelen Burgaz adını vermişlerdir.

iuuq_NV_00cvshb_AP_beb_SL_ofsfeflbm_SL_dpn0sft0tvctqpu0tqpu_SK_cvshb_AP_beb_SK_36226121_SK_jfe_SL_kqh

Burgazada, Prens Adaları’nın büyüklük olarak üçüncüsüdür. Ada yuvalak bir biçimdedir ve eni boyu yaklaşık iki kilometredir. Ada üzerindeki tek tepe çöplüğün de bulunduğu Bayrak Tepesi’dir. Türkiye’nin ilk sanatoryumlarından biri 1928 yılında Burgazada’da kurulmuştur. Burgazada’nın kıyı boyunca uzanan Gezinti caddesi, İsa tepesi, Medeni bey burnu, Çamoka cennet yolu, Barbaros mevkii, Kalpazankaya, Çamlık ve çiçek bahçeleri bilinen yerleridir.

Burgazada’nın Sait Faik’in adası olduğunu, hatta günümüzdeki ününü yazara borçlu olduğunu da söyleyebiliriz. Sanatçı adanın simgesi durumuna gelmiş ada ile adeta özdeşleşmiştir. Öykülerinde, balığından martısına, Rum balıkçısından Laz bakkalına, ayışığında yakamozlanan dalgalarına değin pek çok ayrıntı bulabiliriz. İskelede bir heykeli vardır. Adaya yanaşırken görülebilen ve adanın en büyük tarihi yapısı olan Aya Yani Kilisesi’nin hemen arkasında olan evi müze olarak düzenlenmiştir.

Varlıklı bir ailenin tek çocuğu olarak babası tarafından hep ticarete yöneltilmek istenen Sait Faik, bir süre babasının ısrarı üzerine ticaret yapmış, babasının ölümü üzerine, çok sevdiği balıkçıların arasında yaşamak için Burgazada’ya sığınarak yaşamını buradaki köşklerinde geçirmeye başlamıştır. Burgazada, yazarın yazma tutkusunu kamçılamıştır. ‘’Koştum tütüncüye, kalem, kağıt aldım. Oturdum. Canım sıkılırsa küçük değnekler yontmak için cebimde taşıdığım çakımı çıkarttım. Kalemi yonttuktan sonra tuttum öptüm. Yazmasam deli olacaktım’ diye yazmaktadır. Zaman zaman yürüdüğü Burgaz adasındaki ağaçlardan, kuşlardan, böceklerden, denizden artık ‘Hişştt… hişştt..” sesleri duyulmuyor. Sait Faik’in konuştuğu o ağaçlar yok artık, yarısı yok oldu.

Burgazada Yangını

697691-burgazada-yangin
Burgazada Yangını

Burgazada’nın tepesinde bulunan Bayraklı Mevkii’ndeki çöplük alanı çevresinde 06.10.2003 günü saat 14.30 sıralarında çıkan yangın, rüzgarın etkisiyle çok sayıda noktaya sıçradı. Zaman zaman fırtınaya dönüşen lodosun etkisiyle kontrol altına alınamadı. Saatteki hızı 52 kilometreyi bulan lodos nedeniyle, kısa sürede büyüyen yangın, Burgazada’nın asırlık çamlarını alevler içinde bırakırken yangın evlerin bulunduğu yerleşim birimini tehdit etmeye başladı.

Burgazada’da çöplükte başlayan yangına müdahale edecek helikopter bulunamayınca yangın saatlerce devam etti. İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü’ndeki söndürme helikopteri, sabah Lapseki’de çıkan yangına gönderilmişti. Gelibolu ve Saroz’da da yangın çıkınca İstanbul’a kaydırılamadı. Marmaris ve İzmir’den yetişen helikopterlerle Kayseri’den gelen söndürme uçağının havadan müdahalesi gecikince yangın büyüdü ve yüzlerce kişi adaya çöken dumandan etkilendi. Yangın 8 saat sonra kontrol altına alınabildi.

Büyükada ve Heybeliada’dan motorlara binen çok sayıda Adalı, Burgazada’ya giderek alevlere müdahale etti. Yangına Fatih, Kartal, Maltepe, Pen- dik, Kadıköy ilçe itfaiyelerinden ekiplerle, Heybeliada’da bulunan Deniz Lisesi Komutanlığı’ndan gönderilen askeri birlikler de katıldı. Bu arada Maltepe’den çıkartma gemileriyle iş makinaları ve söndürme araçları adaya sevk edildi.

Yangın söndürüldü ama yaklaşık 40 hektarlık alan ile 11 evin yandı. Orman yok olduğu gibi insanlara da zararı oldu. Yangınların yanık, dumandan boğulma ve zehirlenmenin dışında insan sağlığına başka zararları da bulunmaktadır. Doktorlar yangının olduğu bölgelerde bulunanlara, alevlerin fizyolojik ve psikolojik zararlarının olduğunu belirtmektedirler. Yangının yol açtığı duman, gözleri, boğazı ve
ciğerleri tahriş edebilecek zerrecikler içerir. Bu zerrecikleri soluyan kişide ciddi öksürük krizleri meydana gelir, bunun sonucunda solunum zorluğu başlar. Ama orman yangınlarının başka bir acısı vardır. Yıllarca adım adım büyüyün dallar birkaç saniyede kül olur. Sincapların çaresizliği, kaplumbağaların uçmak için çırpınışları, kuşların çığlıklarına ağaçların ağıtlar eklenir. Yanan ağaçların sesi insanın gözlerini yaşartır, ciğerini sızlatır, dumanın farkına bile varmazsınız.

Adalarda Çöp Yangını

Adalar’daki çöplüklerde oluşan metan gazının tutuşması ile sürekli yanma meydana gelir Yaz aylarında çöplüklerden sürekli duman çıkar. Vatandaşların uyarısı ile itfaiye gider ve alevli olan ve ormana risk getirecek bölümlerini söndürür. Ama çok kısa süre sonra tekrar tutuşmaya başlar.

Adalar ilçesinde 2000 yılında 285 adet, 2001 yılında 313 adet ve 2002 yılında 130 adet çöp yangını meydana gelmiştir. Son üç yılda toplam 700 adet çöp yangını meydana gelmiştir ki bu tüm yangınların yüzde 82 olmaktadır. İki yıl önce Büyükada’daki, 8 ay önce de Heybeliada’daki çöplük alanları kaldırmasına karşın Kınalı ve Burgazada’daki çöplükler kaldırmamıştır. Büyükada ve Heybeliada çöplüklerinin kaldırılması sonucu 2002 yılındaki çöp yangını sayısı yarı yarıya azalmıştır

Çöplerde oluşan tutuşmalarda, eğer rüzgar hızı fazla ise yanan paçavralar rüzgarda sürüklenerek 200-300 metre ileride uygun ortamı bulduğunda yangın başlangıcı olabilmektedir. Özellikle yaz aylarında kurumuş ve yanmaya hazır durumda bulunan otlar ve yapraklar çok kısa sürede büyük yangınların başlangıcı olabilmektedir. Yangın başlangıcından sonra, kozalaklı ağaçlardaki Bu nedenle de yangının birkaç bölgede aynı anda başladığı zannedilir.

Yangının 3-4 yerde birden çıkması, rüzgarlı bir güne rastlaması ve çöplük alanındaki ağaçların yanmaması nedeniyle sabotaj sonucu çıkmış ola- bileceği söyledi. Ormandan 200 metre uzaklıkta, iki konak nasıl yandı diye tartışma başladı. Oysa, rüzgarın estiği doğrultu, binaların yüzeylerinin yanı- cılığı ve bölgedeki ağaç cinsi çok önemlidir. Kozalakların düştüğü yerdeki yanıcı maddenin tutuşabilme özelliğinden dolayı ormana daha uzak mesafedeki ahşap binaların tutuşması yadırganmamalıdır. Nitekim, yanan evlerin yakınında bulunan Reşat Paşa Konağı’nın bahçıvanı Ali Dursun; ‘Evlerin üzerine, alev topu gibi kozalaklar yağdı. Bizim konak da tutuşmak üzereyken ben söndürdüm’ demiştir.

Benzer şekilde yanan ahşap evlerin yanması durumunda fırlayan sıcak çivilerin gökyüzündeki görüntüleri savaş alanındaki mermiler gibidir. Yanıcı yüzeye saplandıklarında yeni yangınlara neden olurlar. Burgazada çöplüğüne giden yolun kenarında bulunan ve rüzgarın estiği doğrultuda yer alan yanmış bölgeler, yangının çöplükten rüzgarın etkisi ile sürüklenen yanıcı parçalar nedeniyle başladığını ve yayıldığını göstermek- tedir.

Alt Yapı Yetersizliği

Burgazada gibi bölgelerdeki orman yangınlarına etkili müdahale edebilmek için öncelikle su gereklidir. Sadece tankerlerle taşınan su ile orman yangınlarını kontrol altına almak zordur. Yerleşim bölgelerinden uzak bölgelerde emniyet şeritlerinin olması, helikopter ve uçaklarla müdahale edilmesi, iş makinalarının bulundurulması çok önemlidir. Fakat, Burgazada gibi yerleşim bölgesinde bulunan ormanlık alanlarda, su deposu ve hidrant sistemi yapılması çok daha etkilidir. Üst noktalara yapılacak su deposu bir kez doldurulur ve yangın söndürme için bekletilir. Su deposuna bağlantılı hidrant sistemi cazibe ile beslenir. Çoğu zaman denizden su alınmasına pompa konulmasına bile gerek yoktur. Yeterli sayıda yangın musluğu konulduğu ve bazı bölgelerde hortum, lans, kazma, kürek gibi malzemeler bulundurulduğu takdirde olay yerine gelen söndürme ekipleri bu malzemeleri kullanarak yangına müdahale eder.

Taşıma su ile değirmen dönmediği gibi yangın da sönmez. Söndürme için su gereklidir. Su olmadığı sürece etkili söndürme yapılamaz. Helikopterlerin su getirmesi beklenirse Burgazada da olduğu gibi zarar fazla olur. Elbette gerektiğinde helikopter ve uçaktan da yararlanılmalıdır ama öncelikle su ve malzeme alt yapısı tamam olmalıdır.

Gönüllü İtfaiyecilik

Gelişmiş ülkelerde, söndürme konularında çalışacak gönüllü kişiler “gönüllü itfaiyeci” adı altında toplanmış ve itfaiye teşkilatına bağlanmıştır. Çok sayıda gönüllü kişi, bir kuruluş altında toplanmıştır. Devletin önemli görevlerinden biri, yardım etkinliklerine katılacak sivil toplum kuruluşları arasında eşgüdümü sağlamak ve önceden uygulama senaryoları hazırlamaktır.

Ülkemizde 6832 sayılı kanunun 69.maddesinde “Orman yangınlarında, yangına civar köy ve kasabaların 18 yaşını bitirip 50 yaşını doldurmamış bütün erkek nüfusu beraberlerinde mevcut balta, kürek, kazma, testere gibi yangın söndürmeye yarayacak aletleriyle yangın yerine gitmeye ve yangını söndürmeye mecburdurlar” denilmektedir. Bu yasa ile halkın yangın söndürme çalışmalarına katılmaları zorunlu kılınmıştır. Alt yapı hazırlanmadan, eğitim yaptırılmadan, sorumluluk verilmeden görev beklenirse, ya sadece kağıt üzerinde kalır, ya da verimli olmaz. Vatandaşa bu görevi vermeden önce alt yapı hazırlanmalı, eği- timin ve organizasyonun yapılması gerekir. Orman bölgelerine yakın köylerde “Gönüllü Orman Koruyucuları” oluşturulmalı, eğitim yaptırılmalı ve müdahale malzemeleri verilmelidir. Bölgeyi iyi bilen bu kişiler, yangına çabuk müdahale edebilir ve orman alanları sürekli denetim altında tutulabilir. Aynı zamanda yangına neden olan faktörlerin ortadan kaldırılması konusunda da kontrol görevi yaparlar.

Sivil toplum örgütlerinin yangını önleme ve söndürme konularında organizasyonu ülkemizde oldukça eskiye dayanır. Belki de dünyada kurulan ilk gönüllü itfaiyeci birliklerinden birisi “Tulumbacılar”dır. Mahalle tulumbacıları, mahalle sakinlerinden seçilen ve hepsi iş sahibi olan kişilerdir. Profesyonel itfaiyeci değil, gönüllü olarak mahalle takımına giren, yangın olduğunda sandığı omuzlayıp kilometrelerce koşan, yangını söndürmeye çalışan mahalle sakinidir. Günümüzdeki mahallelerin spor takımlarına benzer özellikte ve mahalleyi temsil eden bir kuruluştur. Tulumbacılar, gönüllü itfaiyecilerin dünyada ilk örneklerinden biri olmasına rağmen özüne sadık kalınarak çağdaş sistemlerle yenilenmediğinden, dejenere olmuş ve amacından ayrıldığı için ortadan kaldırılmıştır.

Günümüzde, Avrupa ülkelerine ve gelişmiş ülkelere bakıldığında, yangın söndürme ekiplerinin önemli bir bölümünü “Gönüllü itfaiyeciler” oluşturmaktadır. Bütün gelişmiş ülkelerde, büyük yerleşim merkezlerine uzak olan bölgelerde, gönüllü İtfaiyecilik geliştirilmiştir. Olay yerine en yakın mesafede bulunan gö- nüllü itfaiyeciler çok kısa süre içinde toplanmakta, yangına trafik kazalarına veya çökme olaylarına müdahale edebilmektedir. Çağrı cihazları ile yangını haber olan gönüllüler işlerini bırakarak, bazen kendi araçları ile bazen taksi ile, bazen bisiklet ile itfaiye istasyonuna gelmekteler. Genellikle kişilerin toplanması üç dört dakika içinde tamamlanmakta ve olaya kısa sürede müdahale edebilmektedirler. Bazı ülkelerde gönüllü itfaiyecilerin ulaşım masrafları devlet tarafından ödenmekte, çok az ülkede belli bir ücret de verilmektedir. Almanya gibi bazı ülkelerde, 5 yıl gönüllü itfaiyecilik yapan kişi askerlikten muaf tutulmaktadır.

Gönüllü itfaiyecilerin görev sırasında uğradıkları kaza veya diğer zararlardan dolayı sosyal güvenlik ve tazminat hakları olmalıdır. Görev yaparken ancak kasten veya ağır kusurları sonucu verdikleri zararlardan sorumlu tutulabilmelidir.

Halkı aydınlatmak ve onlarda orman sevgisi yaratmak amacıyla televiz- yon, radyo, sinema, video, gazete ve dergiler gibi kitle iletişim araçlarından yararlanılmalı, okul, kışla ve camilerde orman, orman koruma ve özellikle orman yangınları konusunda eğitime ağırlık verilmelidir.

Gözetlemeye önem verilmeli, sabit gözetleme noktaları ve gezici gözeticiler oluşturulmalı yerel halktan yardım alınmalıdır. Yeni başlamış bir yangını bir veya bir kaç kişi kolaylıkla söndürebilirken aynı yangın biraz genişleyince söndürülmesi çok güçleşebilir. Yangına en kısa sürede ulaşmak büyük önem taşır., yangına en kısa sürede müdahale edebilmek için ormanda yeterli bir yol şebekesi bulunması gerekir.

Yangınların çıktıkları andan söndürülmesine kadarki süreç gerekli olan teknik altyapı mükemmel bile olsa eğitilmiş, kaliteli ve yeterli sayıda personel

bulunmadıkça başarılı olunamaz. Bu nedenle yangının her kademesinde görevli personelin yangın sezonu öncesinde üstlendiği görev doğrultusunda iyi bir eğitimden geçirilmeleri gerekir.

Adalar gibi bölgelerde öncelikle koruma ve söndürme alt yapısının oluşturulması ve gönüllü söndürme birliklerinin kurulması gerekir. Tepelere su deposu yapılarak bunlar dolu tutulmalı ve depolara bağlı hidrant sistemi tesis edilmelidir. Belirli bölgelerde hortum, lans, balta, kürek, kazma gibi malzemeler bulundurulmalıdır. Bir yangın durumunda olay yerine gelen ekipler söndürme malzemelerini ve söndürme suyunu bulabilmelidir. Yangına müdahale edecek gönüllü birlikler oluşturulmalı ve bunlar eğitilmelidir. Sadece gönüllü yazılmakla gönüllü itfaiyeci olunamayacağı unutulmamalıdır.

(*) Prof. Dr. Abdurrahman Kılıç, İTÜ Makine Fakültesi http://www.yangin.org/dosyalar/burgazada_yangini.pdf

About 9ada1deniz

Check Also

Üzgünüz, öfkeliyiz, artık yeter!

Geçtiğimiz yıl Temmuz ayındaki yangının ardından Heybeliadamız bugün bir kez daha yandı! Alınan önlemlere, orman …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir