ANSİKLOPEDİLERDE ADALAR (10)
Artık pek de yararlanılmayan ansiklopedilerden “Adalar” maddelerini ve adalarla ilgili diğer maddeleri bu yazı dizisi altında toplayacağız. Bariz yazım hatası dışında yazarın özgün imlası korunacak ve yazıldığı dönemin yazı ruhu bozulmayacaktır. Nejat Gülen bu maddeyi yazarken acaba bu günleri öngörebilmiş miydi? Yakın tarihimizin en büyük doğa ve tarih kıyımı olarak kayıtlara geçen, tüm sorumlularının yargılanması gereken bu cinayetin maktulü ve mağduru olan Yassıada’ya artık kimse ulaşamıyor.
Melih DALBUDAK, 21/07/2019, Kınalı
DÜNDEN BUGÜNE İSTANBUL ANSİKLOPEDİSİ, “YASSIADA” MADDESİ, 1994
Adalar’ın üç mil kadar güneyinde, biri sivri, biri yassı görünümlü, birbirine yakın duran iki Hayırsızada’dan yassı olanının adıdır. Eski ismi de yine yassı anlamına gelen Plati’dir. Burgaz’a 3 mil, Sivriada’ya da 1,7 km uzaklıkta olan küçük bir ada olup arazisi düzdür, boyu 740 m, eni 185 m’dir. Kuzey yönünde bir limanı vardır, genellikle sahilleri denize dik iner.
Bizans zamanında bu ada da öteki adalar gibi bir sürgün yeri olmuştur. Adanın bilinen ilk sürgünü 4. yy’da, Ermeni katoğigosu 1. Nerses’tir.
Bizans İmparatoru Teofilos (hd 829- 846) bu adaya Platea Manastırı diye anılan bir manastır inşa ettirmiştir. Uzun yıllar Sedefadası’nda sürgün olarak yaşamış ünlü din adamı İgnatios, sürgünden gelip patrik olunca 860’ta bu adanın ortasına rastlayan yere kırk azizler adına bir kilise inşa ettirmiştir. Bu kilisenin altındaki dört büyük mahzen sonraları buraya sürülenlerin hapsedildiği zindanlara dönüştürülmüştür.
Özellikle 9. ve 10. yy’larda bu adadaki manastıra Bizans sarayının soylularından ve kilise mensuplarından çok kişi sürülmüştür.
Latin korsanlarının 1182’de İstanbul’a saldırısı sırasında, ayrıca 1204’te IV. Haçlı Seferi’nde adadaki manastır ve kilise de, diğer adalardaki manastır ve kiliseler gibi yağmalanmıştır. 14. yy’da İstanbul Boğazı’m geçip adalara saldıran Rus korsanlan bu adadaki manastırı da yağmalamışlar ve keşişleri öldürmüşlerdir.
Musa Çelebi’njn, 1412’de, Bizans İmparatoru II. Manuel Paleologos ile Yassıada önünde bir deniz muharebesi yaptığı ve kaybettiği bilinmektedir. İstanbul’un fethinden sonra, uzun yıllar, bu ada ve adadaki manastırla ilgilenen olmamıştır.
İngiltere’nin İstanbul sefiri Sir Henry Bulwer 1859’da adayı satın almış, sahilde burçları olan kaleye benzer garip bir bina ile adanın ortasında yine mimari tarzı pek değişik olan, şato denilebilecek büyüklükte bir köşk inşa ettirmiştir. Küçük liman düzenlenmiş, adanın her yanında çeşitli tarım faaliyetlerine girişilmiştir.
İstanbul’a çok yakın olan bu adada âdeta kale gibi binalar inşa edilmesi ve bunların sahibinin İngiliz sefiri olması, ileride ingilizlerin burayı İstanbul’u tehdit edecek bir üs olarak kullanacakları konusunda söylentilerin çıkmasına neden olmuştur.
Belki bu söylentilerin etkisi ile belki de 6-7 yıl süren inşaatın ve tarım faaliyetlerinin ağır masraflarına dayanamaması nedeniyle Sir II. Buhyer adayı satmak için İngiliz gazetelerine ilan vermiştir.
Sonunda ada Mısır Hıdivi İsmail Paşa’ya satılmıştır. Ancak adanın yeni sahibi, önceleri adaya birkaç bekçi ve işçi getirmişse de sonunda o da ilgisini kesmiş ve adadaki binalar sahipsiz kalarak balıkçılar, korsanlar ve hattâ define arayıcıları tarafından tahrip edilmiştir.
Eski manastır harabesi, kilisenin mahzenleri, H. Buhver’in yaptırdığı binaların bir kısmı, özellikle sahildeki kale biçimindeki bina uzun yıllar ayakta kalmış, ada Deniz Kuvvetleri’ne geçince bunların bir kısmı restore edilmiştir.
Yassıada 1947’de Deniz Kuvvetleri tarafından satın alınmış, 1949’da inşaata başlanmış ve 1952’de eğitim hizmetlerine açılmıştır. O sırada Deniz Kuvvetleri komutanı olan Oramiral Sadık Altıncan’ın çabaları ile Yassıada Eğitim Komutanlığı adıyla 2.000 kişilik iskân, iaşe ve ibade kapasiteli modem bir deniz eğitim tesisi kurulmuştur.
27 Mayıs 1960’a kadar faaliyetini sürdüren deniz eğitim tesisleri, bu tarihten sonra, askeri müdahale sonucu tutuklanan Demokrat Partililer burada toplandıkları ve Yassıada Mahkemeleri burada görüldüğü için geçici olarak adadaki faaliyetlerine son vermişlerdir,
Yassıada Mahkemeleri diye bilinen Yüksek Adalet Divanı, 14 Ekim 19ö0’tan 15 Eylül 1961’e kadar burada DP’lilerin yargılanmalarını sürdürmüş; mahkemenin devam ettiği süre boyunca çoğu Demokrat Partili olan tutuklular eğitim tesislerine ait binalarda gözaltında tutulmuşlardır,
Yassıada Mahkemeleri bittikten sonra, ada Deniz Eğitim Komutanlığı olarak çalışmak üzere yeniden Deniz Kuvvetleri’ne teslim edilmiş ve buradaki eğitim faaliyeti 1978’e kadar sürmüştür. Bu tesisler 1978’de kadro dışı bırakılmış, 1993’e kadar adadaki tesisleri muhafaza eden küçük bir ekip bırakılmıştır. Bu süre içerisinde adadaki tesislerden yararlanılması konusunda çeşitli projeler tartışılmış, 1993’te, Yassıada Tesisleri, İstanbul Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi’ne devredilmiş ve Denizyolları İşletmesi’nin bir vapuru adaya sabah akşam düzenli sefer yapmaya başlamıştır.
NEJAT GÜLEN