ANSİKLOPEDİLERDE ADALAR (1)
Artık pek de yararlanılmayan ansiklopedilerden “Adalar” maddelerini ve adalarla ilgili diğer maddeleri bu yazı dizisi altında toplayacağız. Bariz yazım hatası dışında yazarın özgün imlası korunacak ve yazıldığı dönemin yazı ruhu bozulmayacaktır. İlk yazı harikulade enfeslikte anlatımıyla Reşad Ekrem’in.
Melih DALBUDAK, Kınalı
REŞAD EKREM KOÇU İSTANBUL ANSİKLOPEDİSİ, “ADALAR” MADDESİ
İstanbulun eşsiz güzellikte bir yazlığıdır; ecdadımız toprağının renginden “Kızıl Adalar” derdi, Avrupalılar, tarihi hâtıralarla “Prens Adaları” der, biz ise sadece “Adalar” deriz. Müverrih Hammer, Bizans manastırlarındaki münzevi keşişlerin hâtırasına nisbetle “Evliya Adaları” = “iles des saints”, Dethier de ayni izden giderek “Keşiş Adaları” tabirlerini kullanırlar.
…..[1]Bostancıdan Kartala kadar uzanan sahil parçasının karşısına serpilmiş dokuz adadır. Bu takım adalar, iki küme teşkil ederler. Tam sahil karşısına düşen yedi adanın isimleri, şimalden cenuba doğru: Kınalıada, Burgazadası, Kaşıkadası, Heybeliada, Büyükada, Tavşanadası ve Sedefadasıdır. Daha açıkta olan ikinci küme Hayırsızadalar adını taşır. Sivriada ve Yassıada denilen iki adacıktır.
Kınalı, Burgaz, Heybeli ve Büyükadada bu isimleri taşıyan İstanbulun en mamur ve en güzel dört köyü kurulmuştur; diğer beş ada gayet küçüktür, gayri meskûndur, üzerinde bazen balıkçılar tarafından kurulmuş kulübeler görülür. Hayırsız Adalardan Yassı Ada da son yıllar içinde ordu emrine verilmiştir.
Adalar mülkî teşkilatta İstanbul vilayetinin bir kazasıdır. Büyükada, Heybeli ve Burgaz adı ile üç nahiyeye ayrılmıştır; Kınalıada Burgaz nahiyesine bağlıdır: merkez nahiyesi Büyükadadır. Adalar kaymakamlığı konağı Büyükadada Çankaya caddesindedir. Bir sulh mahkemesi vardır ve kaymakamlık binası içindedir. Her üç nahiyede motörlü itfaiye grupları bulunmaktadır.
Adalar, pitoresk bir tabiat yapısı ile zengin tarih hâtıralarına sahiptir; hemen her adımda yirmi asırlık bir tarihin izlerine rastlanır. Çam ormanları ile örtülmüş tepeleri, türlü kır çiçekleri bezenmiş vâdileri, Marmara dalgalarının çırpındığı kıyıları, bir zamanlar buralarda, taç ve tahtından mahrum edilmiş imparatorların işkenceler, mahrumiyetler altında ve korkunç bir sefalet içinde inleyip mahvolduklarına inandıramaz. Adaların bugünkü hali, bir cinayetin kurbanı olmuş bir bahtsızın nâşı üstüne örtülmüş altın nakışlı bir şala benzer. Büyüklerinde asfalt yollar, konforlu birinci ve ikinci sınıf oteller bulunan, İstanbula telgraf ve telefon hatlarile bağlanmış olan Adalar, Marmaranın küçücük birer cennetidir.
Adalar, jeolojik ve topoğrafik yapı bakımından, bir çöküntü ile Kocaeli yarımadasından kopmuş toprak parçalarıdır. Adaları bugünkü kıta sahilinden ayıran deniz kolu az derindir; ve su seviyesinin altında birçok kayalıklar serpilmiştir; bunların en tehlikeli olanlarının üzerine birer deniz feneri konulmuştur ki biri Batmak Fener, diğeri Vartonos Feneri adını taşır.
Adalar, İstanbul ve bütün civarı arazisi gibi, devonien devri yapıdır; şu fark ile ki Adalarda fosil bulunamamıştır.
Adaların esas arazisini teşkil eden kireç tabakalarına bol demir filizi karışıktır; bu filiz, ada topraklarına kızıl rengini verir. Ada topraklarının bu rengi, hidrate demir oksidi halinde bulunan demir tabakalarının varlığını gösterir. 1820’den evvel Büyükadada bugün Mâden denilen yerdeki bu maden işleniyordu. Eski çağlarda Heybelide Çamlimanı denilen yerde bakırla karışık demir madenleri işletilmişti.
Rüzgârlar rejimi, İstanbulun aynidir; durgun bir havadan sonra evvelâ cenup rüzgârı başlar, onu şimal rüzgârı takibeder; kışın Balkanlardan kopup gelen karayel, Adalara bütün şiddetile çarpar. Arada da doğu rüzgârı eser. Mayıs ayından itibaren, Karadeniz üstünden esmeğe başlıyan meltem ile Adalar, yaz aylarını tatlı bir serinlik içinde geçirir. Sonbahar, kış ve baharın ilk aylarında da ılık ılık lodos eser. İstanbul civarının her tarafında olduğu gibi, Adalarda da bütün yıl oturulabilir, büyük şehir zenginleri için yazlık gözile bakılması, sadece, şehrin ticaret ve fikir çalışmaları merkezine uzaklıklarıdır.
Daha kış bitmeden, bahçeler yeşerir, hava mimozaların lâtif kokusile dolar, arkasından erik ve badem baharları açar, derken akasyalar çiçeklenir, bir taraftan da salkımlar ve erguvanlar donanır; onları zakkumlar karanfiller, lâleler, yaseminler takibeder. Bu ççiçek kokularına on iki ay boyunca, Adaların meşhur çam ormanlarının ilâhî ıtrını ilâve etmek lâzımdır.
Köyler, Adaların, şimal, şimal doğu ve doğu kıyılarında kurulmuştur. Yerlisinin büyük kısmı balıkçıdır. Oteller kâfi gelmediğinden, pansiyonculuk da Adalıların kârlı işlerinden olmuştur. İkinci Cihan Harbinden evvel her keseye uygun, döşeli ve hemen hepsi temiz pansiyonlar bulmak mümkündü. Kiraları Adalara ve semtlerine göre değişmek üzere, bir mevsimliği 25 liraya odalar ve 1200 liraya güzel yalılar bulunurdu. Devlet Denizyollarının temiz ve konforlu ve yollu vapurları Kınalı, Burgaz, Heybeli ve Büyükada ile Karaköy köprüsü ve Anadolu sahilinde Bostancı, Kartal ve Pendik arasında muntazam sefer yaparlar; köprüde Adalar için ayrı bir iskele vardır; günlük işleri İstanbulda olup da dört saatlik bir zamanını vapur yolculuğuna verebilecek kimseler için Adalarda yerleşmek mümkün ve muhakkak ki felekten kâm almaktır. Dört büyük Adada hekim, dişçi, ebe ve eczacı bulunur; büyük bakkaliyeleri ve terzihaneleri vardır; mescitleri ve kiliseleri vardır; İstanbul gazeteleri ilk vapurla gelir, gazinoları, sinemaları büyük şehri aratmaz.
Adalar, en ileri snobizm düşkünlerile dünyasına küskün münzevileri ve mutlak istirahate muhtaç hastaları ayni zamanda hoşnut eder. Deniz sporları bakımından ve bilhassa balık avcılığı için bulunmaz yerlerdir. Son pahalılık devri, durmadan yükselen kira bedelleri orta halli ailelerin Adalardan yazlık olarak faydalanmasını tamamen selbetmiştir ve Adalarda bir yeni zenginler kolonisi kurulmuştur.
Adaların tarihine, Şark kilisesi keşişleri tarafından burada kurulan manastırlarla başlanır; Bizans müveriirhleri de bu manastırlardan ancak Milâdın sekizinci asrından itibaren bahsetmeğe başlarlar. Adaların bu asırdan çok evvellerindenberi meskûn olduğu muhakkaktır; mesela Burgazda, tepenin üstünde kitabesi lâtince bir mezar taşı bulunmuştur; Kınalı ve Büyükadada altıncı ve yedinci asırlar mimarisine ait harabeler vardır; Adalarda Romalılar zamanında mevcut putperest mâbetlerin buralardaki manastırlara temel olduğunu söyliyenler yanılmamışlardır.
Müslüman tarikatleri mensuplarının Adalara rağbet göstermemesi, buralarda hiçbir tekke ve zaviyenin kurulmayışı üzerinde durulacak bir mevzudur. Büyükada ve Heybeli camileri de son zamanların yapılarıdır.
Bizans devrinde de, Adaların halkı sadece keşişlerden mürekkep değildi.
1182’de Lâtin korsanlarının bir baskınına uğrayıp yağma edilmişti.
1204’de de, Dördüncü Haçlı seferine çıkan Lâtinler, İstanbula geldikleri zaman, Venedik Duçesi Dandolo, Haçlıları “Halkı, tarla ve sürü sahibi zengin insanlardır” diye Adaların yağmasına teşvik etmiş, fakat kandıramamıştı. 1302’de Eğribozlu ve Giritli korsanların hücumuna uğrayıp yağma edilmişlerdi; korsanlar en namlı keşişleri de alıp götürmüşlerdi ki İmparator İkinci Andronikos Paleologosun korkusundan bir müddet sonra Adalara iade etmeğe mecbur kalmışlardı.
1412’de Yassı Ada önünde Musa Çelebi ile Manuel Paleologos arasında bir deniz muharebesi olmuştu.
Adalar türkler tarafıdan, İstanbul muhasarasının on ikinci Salı günü (17 nisan 1453) 30 kadırga ve bir miktar küçük gemi ile gelen donanma kumandanı Baltaoğlu Süleyman Bey eliyle fethedildiler.
Fetihten sonra, Adalardaki manastırlar boşaltıldı, Adalılardan çoğu da İstanbula ve civar kasaba ve köylere hicret etti.
On dokuzuncu asır başındanberi Adalar nüfusunun artmağa başladığı görülür. Skarlatos Bizantiyos, 1816’da Adaların yerli halkını 1200 olarak gösteriyor; yarım asır kadar sonra, 1865’de Kleantimos ve H. Papadopulos bunu 6000’e çıkarıyorlar; 1900 sularındaki resmî istatistiklerde Adalarda kışın 12,000 kişi oturduğunu, yazın da bu nüfusun bir misli çoğaldığını gösteriyorlar. 1935 istatistiğinde ise yerli Adalıları 16814 can buluyoruz, yazlığa gelenlerle de bu nüfus 45-50 bin arasında çoğalıyor.
Ecnebiler arasında Adaları yazlık olarak ilk bulanlar, XVIII inci asır sonlarına doğru Fransızlar olmuştu. O zamanlar buralara Pazar kayıkları ile gelinirdi; Ada kayıkları Tophane iskelesinden öğleden sonra dörtte kalkardı. Büyükadaya, öbür Adalara da uğrayıp uğrayıp mola vermek şartile üç saatte gelinirdi ki bu Pazar kayıkları hamlacılarının denize pek yaman kürek çaldıklarını gösterir.
İstanbula gelen ilk buharlı gemi 1828’de geldi ki tersane için İngilizlerden satın alınmış idi.
İstanbul, Kadıköy ve Adalar arasında vapur seferleri ise, bu tarihten on sekiz sene sonra, 1846’da başladı; tek gemi sabahleyin Büyükadadan kalkıp İstanbula gelir, akşam da Adaya dönerdi; sabahleyin İstanbuldan Adalara, akşamüzeri de Adalardan İstanbula vapurla gidilemezdi, 1861’de Kadıköy ve Adalar yolu için devlet eliyle Fevaidi Osmaniye adında resm’i bir vapur işletme idaresi kuruldu ve emrine tersaneden iki küçük vapur verildi; birkaç yıl sonra bunlar işe yaramaz bir hale gelince, idare İngiliz tezgâhlarına 11,000 İngiliz lirasına ahşap tekneli üç vapur sipariş etti, bunlar gelinciye kadar da Kadıköy ve Adalar yolu seferleri Şirketi Hayriyeye bırakıldı. Bu üç yeni vapur 1875’de geldi ve Ada seferleri de intizama girdi.
Fevaidi Osmaniye İdaresinin adı, devrin hükümdarı Abdüzâzize nisbetle “İdarei Aziziye” oldu; 1876’da bu hükümdarın hal’i üzerine, bu isim de “İdarei Mahsusa” olarak değiştirildi. Abdülhamid devri sonlarında İdarei Mahsusa vapurlarının köhneliği ve yolsuzluğu, İstanbul halkının dilinde destan olmuştu. Öyle ki hükûmet Adalar hattını bir ara yine Şirketi Hayriyeye vermişti. 1912’de İdarei Mahsusa lağvedilerek “Seyrisefain” adile sağlam bir Denizyolları İdaresi kuruldu ki, Cumhuriyet devrinin Devlet Demiryolları İdaresinin ve bugünkü Denizcilik Bankası Liman İşletmesinin temel taşıdır.
Kilometre kare hesabile toprak yüzü genişliği | Nüfus | ||
Kışın | Yazın | ||
Büyükada | 5,400 | 7425 | 30000 |
Heybeli | 2,350 | 6778 | 10000 |
Burgaz | 1,500 | 1408 | 3500 |
Kınalı | 1,350 | 1200 | 3000 |
Tavşan | 0,157 | – | – |
Yassı | 0,052 | – | – |
Sivri | 0,045 | – | – |
Sedef | 0,010 | – | – |
Kaşık | 0,008 | – | – |
İstanbul şehrinden uzaklığı |
Karşı sahilden uzaklığı (kilometre) |
Deniz yüzünden en yüksek yeri (metre) | |
Büyükada | 20,300 | 2,300 | 202 |
Heybeli | 19 | 5 | 136 |
Burgaz | 17 | 6,500 | 170 |
Kınalı | 14 | 6 | 116 |
Tavşan | 23,500 | 5 | 55 |
Yassı | 17 | 15,500 | 46 |
Sivri | 16 | 15 | 90 |
Sedef | 25 | 9 | 40 |
Kaşık | 17 | 6 | 18 |
[1]okunamadı