Balık çiftlikleri hakkında dokuz korkunç gerçek

13.11.2013 – Nil Kayarlar Sarrafoğlu
Eğer deniz ürünleri yemeyi seviyorsanız ve balığınızı kendiniz tutmak yerine satın alıyorsanız, kendinize bazı doğru soruları sormanız gerekiyor çünkü satın aldığınız balığın çiftlik balığı olma ihtimali çok fazla.


Ticari balıkçılığın dünyanın denizel kaynaklarının üçte birini tahrip ettiği şimdilerde, yüzyılın ortasına gelindiğinde denizlerdeki hayatın bir daha hiç geri getirilemeyeceğini söylüyor bilim adamları. Balık çiftlikleri her geçen gün deniz ürünlerine yükselen talebi karşılamak için doğru bir yöntem mi yoksa zaten kaynakları gittikçe azalan dünyamıza, yeni fark edilen bir tehdit mi?

Sudaki canlıların avcılık yoluyla insan gıdası olarak kullanılması insanlık tarihi kadar eskidir ancak su ürünlerinin yetiştiricilik yoluyla elde edilmesi Sanayi Devrimi ile başlar yani 19. yüzyılın başlarına denk gelir. Ülkemizde tatlı suda alabalık yetiştiriciliği ile başlayan falliyetler denizlerde çipura ve levrek üreticiliği ile devam etmiştir. Şimdilerde sadece Ege bölgesindeki balık üretiminde 20.000 kişilik istihdam yaratılmakta, sektörün ekonomiye katkısı ise bir milyar doları aşmaktadır. Bugün dünyada 52 milyon ton civarında yetiştiricilik yoluyla balık üretimi yapılmaktadır.567567675657567

Dilerseniz bu hızla gelişmekte olan endüstri hakkında herkesin bilmesi gereken gerçeklere şöyle bir göz atalım.

1 – Çiftlik balıkları GDO’lu yem ile besleniyorlar

Biyogüvenlik kanunu gereği GDO’lu hayvan yeminin serbest bırakılması ile beraber tavuk ve tavuk ürünleri, et ve et ürünlerinde olduğu gibi ülkemizdeki çiftlik balıklarının yemlerinde de GDO olma ihtimalini göz ardı etmememiz gerekiyor. Güney Marmara Doğal ve Kültürel Çevreyi Koruma Derneği Genel Başkanı Adnan Önürmen, GDO’lu mısırdan üretilen yemlerin tavuklardan sonra balık çiftliklerinde de kullanılmaya başladığını söyleyerek halkı uyarıyor.

2 – Bilim adamları, çiftlik balıklarındaki besin değerinin güvenilir olmadığını söylüyorlar.

Sağlıklı olduğu için balık yiyorsanız işte sizi ikilem içinde bırakacak bir bilgi: Bilim adamları çiftlikte yetiştirilen balıkların besin değerinde kat be kat düşüş olduğunu söylüyorlar. Omega-3’e bir bakalım örneğin; denizlerde büyüyen balıklar omega-3’ü deniz bitkilerinden sağlarlar ancak balık çiftliklerinde, çiftlik balıklarının yedikleri mısır, soya ve çok az miktarda omega-3 içeren yemlerden oluşuyor. Ayrıca doğal olmayan yüksek miktarda mısır içeren besinlerle beslenen balıkların yanlış yağ asiti birikmesi gibi problemleri oluşabildiği gibi balıkların antibiyotiklerle beslendiklerini ve insanlarda da antibiyotiğe karşı direnç kazanma gibi yan etkileri olduğunu unutmayalım. Bugün tavuklar hakkında konuşulan problemlerin aynısının balıklar için de geçerli olduğunu unutmayalım.

3 – Balık çiftlikleri birinden alıp diğerine veriyor, buna “üretim” mi diyoruz?

Soya, mısır gibi besinlerle yaşayabilen balıklar olduğu gibi bazı türlerin de balıklarla beslenmesi gerekiyor. Ton ve somon gibi balıkların günlük kendi kiloları başına en az üç kilo kadar balık yemeleri gerektiğini biliyor muydunuz? Sonuç olarak çiftliklerde ton ve somon gibi balıkları üretmek amacıyla, ançuez ve ringa balığı gibi balıkların soylarının tükenme eşiğe geldiğini, yine balık çiftliklerinden dolayı dünya genelinde balina, yunus, fok balığı, ayı balığı, ton, levrek, somon, albatros, penguen ve buna benzer cinslerin yine aynı nedenden dolayı aç kaldıklarını da söylemeliyiz.

4 – Balıklar acı ve stresi hissedebiliyor

345534534543435543
Son zamanalarda yapılan araştırmalardan öğrendiğimiz kadarı ile balıkların acıyı ve stresi hissettiklerini biliyoruz. Yapılan araştırmalardan birinde arı zehiri zerk edilen balıklar acıdan dolayı zıplama ve kıvranma hareketleri gösteriyor ve gözlem gruplarındaki diğer balıklara kıyasla, daha sonrasında daha az yüzüyor, daha az yiyorlar ve kalp atışları hızlanıyor. Hayatları boyunca tutsak kaldıkları çiftliklerde, rutin stres altında kaldıkları gibi açlıktan ve oksijensiz kalarak yavaş ve acılı ölümler yaşıyorlar.

5 – Çiftlik balıkları genelde hastalık taşıyorlar ve bu deniz hayvanlarına da bulaşıyor4354353443

Çiftlik balıkları ne yazık ki para çantanızdaki bozukluklar kadar sıkışık bir şekilde yaşarlar. Bir küvetin içinde 30’a yakın alabalığın yaşadığını düşünün. Bu kadar yoğun yaşamanın getirdiği hastalık ve parazitleri düşünün bir de. Elbette bu tip parazit ve hastalıklar deniz hayvanlarına da taşınmakta. Kanada’da geçen sene tüm pembe somon poülasyonun %80’inin ölüm sebebi balık çiftliklerindeki deniz bitleri idi. Ancak hasar bu kadarla kalmıyor; kartallar, ayılar, orkalar ve diğer yırtıcıların yaşamlarını sürdürebilmeleri için somon yemeleri gerekiyor. İşte bu gibi yırtıcıların da yok olma sebepleri somon sayısındaki azalmadan dolayı oluyor.
6 – Balık çiftlikleri toksin dolu, bu da ekosistemin zarar görmesine sebep oluyor

Bu kadar parazit ve hastalık balık çiftliklerinde mevcutken ne yazık ki çözüm olarak suya antibiyotik ve benzeri kimyasallar karıştırılma durumunda kalınıyor. Bu tür toksinler yerel ekosistemlerde geri dönülemez hasara yol açıyor. Örneğin deniz bitine karşı kullanılan ilaç hedef alınmayan omurgalı deniz hayvanların ölümüne sebep olabiliyor, iki kilometre kadar yayılabiliyor ve suda saatlerce etkisini kaybetmeden kalabiliyor.

7 – Çiftlik balıkları, yaşamlarını kendi dışkıları içinde sürdürüyorlar

Çiftlik balıklarının bulundukları alana dışkılarını bırakmaları sonucu, deniz yatağında biriken bu yoğun kirlilik deniz hayatının yok olmasına sebep oluyor. Alg nüfusunun artışına da sebep olan dışkılar sudaki oksijen oranını düşürüyor ve su, yaşamı destekleyemez hale geliyor. Ülkemizde caretta caretta ve deniz kaplumbağalarının yaşam alanlarını sınırlaması ve üremelerini olumsuz etkilemesinden dolayı çevreciler kaygılarını sık sık ortaya koymaktadırlar.

8 – Balık çiftliklerinden kaçan balıklar ekolojiye tehdit oluşturuyor

Çiftlik balıkları ya olağan işlemler sırasında ya da fırtına, insan faktörü, deniz memelileri ya da insan hatasından kaynaklı ağların yırtılması ile kaçarlar. Kaçan bu balıklar doğal ya da yerli balık popülasyonları için tehlike oluştururlar. Çiftlikten kaçan balıklar yerli türlerle gerek beslenerek, gerekse onlarla gıda ve yaşam ortamı için çekişerek biolojik çeşitliliği etkileyebilmekte ve doğal balıkların yer değiştirmesine ya da yok olmasına neden olabilmektedirler. Çiftlikten kaçan balıklar yerli türlerden bile olsa, diğer doğal balıkları genetik olarak etkileyip yapısını değiştirebilmektedir. Çiftliklerde yetiştirilen balıklar daha küçük yüzgeçler ile daha iri bir vücuda sahip olmakta ve daha saldırgan davranabilmektedirler. Tüm bu farklılıklar ortama uyum sağlamak için çiftlik balıklarının genetik özelliklerinin daha değişik olmasına neden olmaktadır.

9 – Çevreye verdiği ağır tahribat göz önüne alındığında balık çiftliklerinin kazanç değil zarar ettiği görülüyor

Sadece ekolojik olarak değil ekonomik olarak da sürdürülebilir olmayan balık çiftlikleri özellikle de sığ, kıyıya çok yakın, kapalı ve yarı kapalı koylarda yapılan yoğun üretimin olumsuz çevresel etkileri konusunda daha önce uyarılan İzmir ve Muğla çevresinde bulunan çiftliklerin kapatılmasının, bazılarının da taşınması gündeme geldiği halde günümüze kadar herhangi bir uygulama yapılmamış, tahribata göz yumulmuştur.

Peki şimdi ne yapacağız?

Tüm doğal varlıkların değerlendirilmesinde olduğu gibi, deniz ekosistemi algılama biçim ve mantığının temelden değişmesi, doğal varlıkları yalnızca “kaynak” olarak algılama ve onları tüketmek yerine, onlara sürdürülebilirlik çerçevesinde “varlık” olarak bakılıp çok yönlü fayda sağlanması ve bilinç düzeyinin yükseltilmesi bu sorunu çözmek içim önemli bir adım olacaktır.

Bu arada balık ancak yağlı kırmızı et ile kıyaslandığında “sağlıklı” olur. Örneğin somon da en azından kıyma kadar yüksek kolesterol ihtiva eder ve tüm balıklarda doğal ya da değil, yüksek miktarda toksik civa bulunmaktadır. Kendi seçiminizi yapma zamanı belki de gelmiştir. Deniz ürünleri tüketimini azaltabilir veya topyekün bırakabilirsiniz. Soya filizi, ceviz, badem, fındık, kuru fasulye, nohut, mısır, mısır unu, keten tohumu, tatlı patates, marul, lahana, brokoli gibi besinlerden omega-3 ihtiyacınızı karşılayabilir, kolesterol ve civadan uzak kalabilirsiniz.
Not: Bu arada dünden bu yana balık tutmakla ilgili kanun yasa tasarısında da değişiklik oldu. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın hazırladığı ‘Su Ürünleri Kanun Taslağı’na göre artık hobi olarak balık tutmak isteyenler Tarım Bakanlığı’ndan izin almak zorunda. İzinsiz ve belgesiz oltayla balık tutmanın cezası 200 TL.
http://www.researchgate.net/publication/10698966_Do_fishes_have_nociceptors_Evidence_for_t he_evolution_of_a_vertebrate_sensory_system

http://aquaculturereform.files.wordp…ic-effects.pdf

Makalenin orjinal linki:
http://www.yesilist.com/cms.php?u=-1237&id=1237

About 9ada1deniz

Check Also

Mahkeme Adalar’ı ‘bozacak’ yapılaşmaya ‘dur’ dedi.

Adalar’da pandemi döneminde hızlanan inşaat furyasının önünü açan “Geçiş Dönemi Yapılaşma Koşulları” uygulaması Mimarlar Odası …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir