Deniz, Ada, Özgürlük Dokuz Ada Bir Deniz
Huysuz İhtiyar – Heybeliada
Meclis’in yeni icat “torba kanunlarından” birinin içine tıkıştırılıp yasal hale getirildiğine göre bundan böyle Yassıada, pardon, Demokrasi ve Özgürlük Adası şöyle olacakmış: “Otel, bungalov, restoran, helikopter alanı, park, açık hava müzesi, meydan, kütüphane, dini tesis, idari bina, müze, konferans salonu, sergi salonu, seyir terası, tekne yanaşma yeri, bilgi edinme – bilet satış yeri ve karşılama yapısı…”
Anlaşılan biraz aceleye gelmiş, olmayacak şeyler yazılırken olması gereken birçok şey de unutulmuş.
Biz bir kıyak yapalım diye buluş ve icatlar konusunda ünlü mucit Zihni Sinir’e bile papucunu ters giydirecek bir zata danıştık: Ebu Acaip el Mucizevi’ye. Tabii biraz masraf da ettik haliyle. Üstad haybeye kürek çekmez. Öğrendiklerimizi kendimize saklamak vicdanımıza sığmadığından, daha bol vicdanlara havale etmeye karar verdik.
Buyurun Mucizevi üstadımızın analiz ve sentezlerine:
* İkamet edilmesi mavzubahis iki ada var halihazırda. Zamanımızın en mühim problemini çözmek bu durmda çok kolaylaşıyor. Şu kızlar – oğlanlar meselesi yani. Adaların biri kızlar öteki de oğlanlar adası yapılsın mesele en başından halledilmiş olur. Yarın başımıza yeni bir problem açılmasın, kimsenin başı da ağrımasın.
* Yalnız bu zamanelere itimat edilemez, adalararası yüzme yarışları yapıyoruz ayağına yatıp, bir adadan ötekine zıplayıverirler. Sonra ayıkla pirincin taşını.
Ama benim gibi zeki insanlar için kolayı var: Geçenlerde Heybeli’yi ziyaret eden Nusret Gemisi’nin büyük babası Nusrat Mayın Gemisi nasıl döşediği mayınlarla düşman gemilerinin Çanakkale’de haddini aşmasını önlemişse şimdi de Yassıada ile Sivriada arasına münasip bir mania koyabilir. Yağma yok, herkes kendi adasına razı olacak, gözü öbür adada olmayacak. Buna rağmen kaçamak yapanlan olur da yakalanırsa derhal imam nikahı kıyılır.
* En önemlisi kanun gibi şeyde yazılan onca tesisin pek de büyük olmayan bu adalara yerleştirilmesi problemine gelelim: İmar yapılabilecek alanın yüzdesi azaltıldığı halde metrekaresi nasıl büyütüldü, buna benim gibi zekailerin bile akıl erdirmesi zor. Yani küçüldükçe büyüyor, büyüdükçe küçülüyor gibi birşey. Nasıl oluyo da oluyo yani? (Her problemi ben çözecek değilim ya, bunu da lisedeki matematik hocamız Sıfırcı Sait çözsün. Zaten başkası da çözebilemez.* Ama gene de bize elimizden geleni ardımıza koymak yakışmaz. Zaten ne demişler, çare tükenmez demişler, değil mi?
O zaman işte en tesirli çareler: Bu dere tepe adalar bir güzel ütülensin, iyice yayılıp yassıltılsın. Tepeler da traşlanarak yassıltılsın. Böylece epeyce yer kazanılır. üstelik kimi münafıkların tarih boyunca değişmeyen Yassıada’nın adının değiştirilmesine itirazı da abes hale gelir. Adanın adı da Yamyassıada olur, mesele kalmaz.
* Bu da yetmezse, hazırda bir çaremiz daha var. Bomboş duran iki adamız var: Kaşıkadası ve Neandros. Boş duracaklarına bir işe yarasınlar. Biri Yassı’nın, diğeri Sivri’nin yanına çekilerek toplam alan büyütülmüş olur. Böylece bütün tesisler sığar. Hatta bizim faytonların atlarının koşacağı bir hipodroma da yer kalır, altılı falan da oynanır, vakit geçer.
* Dikkatinizi çekerim; çok sayıda spor tesisi yapılacak. Hazır bu kadar tesis yapmışken bu sene alamadığımız Olimpiyatlar’a seneye yeniden talip olalım. Gördünüz mü, Olimpiyatlar cepte keklik.
* Olimpiyatlar hepi topu bir ay falan sürüyor, sonra ne yapacağız bu kadar tesisi, diye itiraz etmeye niyetlenen münafıkların sesini duyuyorum şimdiden. Boşa nefes tüketmesinler.
Çare hazır: Yes, no, havaryu, du yu lav mi gibi üç beş kelimeyle firar edip dünyayı gezen, bu arada ilerlettiği İngilizcesi ile Sörvayvır mucizesini yaratan Acur Bey, bu tesislerde yapılacak yeni bir reyting rekortmeni program bulur emin olun. Vardır dünyanın bir kanalında nasıl olsa.
* İki adamız da Kıyı Kanunu’ndan muaf olacaklarmış, yani inşaatlar denize sıfır yapılabilir, hatta denize çıkma da yapılır. Ama yetmez, bir de kıta sahanlığı getirilmeli; iyi balık yapan bu adaların çevresini de ekmek parası için ne yapacakları belli olmayan gariban balıkçılardan korumak lazım gelir. Bu Adalar’a bir milden fazla yaklaşılmasını yasaklamayı da unutmamalı, gitsinler kendi adalarında tutsunlar balıklarını.*Bir de bizim Adalar’ın martıları gak gak etmeye de, guk guk etmeye de bayılırlar. Nezih hale gelen bu yeni adaların nezih ve nezihe müşterilerinin sabah uykularının bölünmesini, rahatsız olmasını, haydi bütün eller havaya müziğinin ulvi havasının bozulmasını önlemek için martılar kursa tabi tutulsun. Hemen itiraz etmeyin; “bülbül ötüşlü kanarya” nasıl oluyorsa aynı şekilde “kanarya ötüşlü martı” da olabilir pekala. Mühim olan eğitim!
* Tabii böylece cennete çevrilmiş adalar yerli ve yabancı dünyanın ilgisini çekecektir haliyle Dikkat gerekir. Teyakkuz halinde bulunmak gerekir.
Yeni adalar Yunan pasaportu taşıyanlara kapatılsın. Yeni bir kıta sahanlığı problemi daha çıkmasın, dertsiz başımıza yeni dertler açılmasın. Sonra kaşla göz arasında Ruhban Okulu falan da yaparlar da işler iyice sarpa sarar. Zaten birini ne yapacağımızı bilemiyoruz, ikisi ile kim uğraşacak.
* Her şey olsun da sakın meydan olmasın. Bu Forumcular memleketin neresinde bir meydan bulurlarsa orada hemen bir Forum yapıyorlar. Heybeliada Forumu da fırsatı kaçırmaz, zaten Yassıada bizim Heybeli’ye bağlı, diye oraya şube açarlar. Ömer ve Dr. Filiz geçenlerde bu konuyu konuşuyorlarmış zaten, kulağıma fısıldayanların yalancısıyım, bana günah yazılmasın.
* Şimdi gelelim asıl önemli meseleye. Bu tedbirimizi bildirmeden bitirirsek günaha gireriz. Malum meşhur Marmara Fayı hemen ileride upusuya yatmış bekliyor. Söylendiğine göre öyle kendi halinde sessizce yatıp durmuyormuş münafıkların dediğine göre. İlk iş bu fayın bu nevzuhur saltanat yerinden çok uzaklara taşınması olmalıdır. Şimdi gene münafıkların “peki nasıl olacak bu, mümkün mü yani?” dediklerini duyuyorum. Neden olmasın, herşeyin bir fiyatı vardır parababalarına göre. Parasıyla değil mi, verirler ve çektirirler fayı münasip bir yere. (Yanlış aanlaşılmasın, münasip yerlerine demedim, öylesi müstehcene girer. Dikkatini çekerim biz burada ilmi bir mesele konuşuyoruz.)
