ADALAR SAVUNMASI 27 Aralık 2014 tarihinde Yassıada ve Sivriada’ya bir gözlem gezisi gerçekleştirdi. Bu iki adanın da imara açılma tehlikesine karşı adaların son durumuna ilişkin bilgiler aşağıdaki şekilde kamuoyuna duyuruldu.
27 Aralık 2014 Sivriada-Yassıada Gözlem – Gezi Notları
BIRAK ISSIZ KALSIN!
Kışın iyice yüzünü göstermesine ve açık denizde ulaşım şartlarının zorlaşmasına az bir süre kala çeşitli adalardan 20 kişilik küçük bir gözlem topluluğu olarak Sivriada ve Yassıada’ya gittik. 27 Aralık günü hava ve deniz şartları zorlayıcı olsa da son günlerde Sivriada ve Yassıada hakkında hükümet ve bakanlık çevrelerinden gelen imar ve inşaat spekülasyonlarına karşı “Bırak Issız Kalsın” demek ve bu adaların son durumunu yerinde görmek için düzenlediğimiz gezi çok verimli geçti. Sivriada ve Yassıada’nın onyıllardır süren tahribata karşı halen ayakta olduğunu ve kendini onardığını görmek hepimizi mutlu etti.
Gezi sırasında aldığımız notlar şu şekilde:
- Her iki adada da doğal yaşam tüm görkemiyle hüküm sürmeye devam ediyor.
- Sivriada’da AFAD’ın Alman Jeoloji Araştırma Merkezi -GFZ- ile birlikte yürüttüğü GONAF projesi çerçevesindeki sondaj ve sismik cihazlar yerleştirme çalışması devam ediyor. Projeyi GM Mühendislik adlı bir firma yürütüyor. Sondajın şimdiye kadar bitmesi gerekiyordu, ancak neden hala bitirilemediğini Sivriada’ya gittiğimizde anladık.
- Sondajın uzamasının birinci nedeni, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın sondaj alanının yerinin değiştirilmesini talep etmesi. Sondaj bölgesi Bakanlığın AFAD’a “Biz oraya kongre merkezi ve restoran yapacağız, gidin başka yeri kazın!” demesi nedeniyle kıyıya yakın bir sahaya taşınmış. Sivriada konusunda gizli bir proje yürütüldüğünün ve yapılacak tesislerin mimari çizimlerinin de tamamlandığının kanıtı olan bu durum sondajın uzamasına neden oluyor. Sürecin planlanandan uzun sürmesinin ikinci nedeni ise ada zeminin çok sert olması. Sivriada’da çok zor şartlarda kalmaya zorlanan görüştüğümüz işçiler yeni sondaj bölgesinde yeterince hızlı ilerleyemediklerinden şikayetçi…
- Öte yandan küçük ve geçici bir alanda yürütülen sondaj bile adadaki doğal yaşama zarar veriyor. Sondaj ve sismik cihaz yerleştirme çalışması adanın önemli bir kıyı alanının çimento ve balçıkla kaplanmasına neden olmuş. Bu nedenle yanlışlıkla bu bölgeye giren bir arkadaşımız balçığa saplandı… Dahası kazının yarattığı titreşim adanın toprak yapısının zedelenmesine neden oluyor ve çok yakındaki manastır kalıntılarına zarar veriyor.
- Önceki yıllarda ve aylardaki gezilerimizde tanık olduğumuz gibi Sivriada’da küçük bir kedi popülasyonu yaşamaya devam ediyor. İnsana büyük ölçüde yabancı olan ve vahşi yaşama tamamen uyum sağlayan bu vahşi kedilerin bir bölümü geçtiğimiz aylarda bir çevre kuruluşu tarafından “kurtarılmıştı”, ancak adada görebildiğimiz kadarıyla 4-5 kediden oluşan sağlıklı bir kedi popülasyonu yaşamaya devam ediyor. Adadaki kuş, böcek ve küçük sürüngenlerle, ayrıca adaya gelen yelkencilerin ve balıkçıların geride bıraktıklarıyla besleniyorlar. Adadaki şantiye işçilerinin geri dönerken götürmek üzere getirdikleri iki de köpek yavrusu adanın doğal hayatına uyum sağlamış görünüyorlar. Adanın zirveleri ve kayalıkları ise martı ve karabataklar başta olmak üzere kuşlarla kaplı. Biz de Sivriada’nın zirvelerinden birinden martılarla birlikte Adalar Savunması olarak selamı verdik, fotoğraflara bakmayı unutmayın.
- Sivriada bu mevsim dev bir rezene tarlasına dönüşmüş durumda. Zaman zaman küçük birer ağaç boyutlarına ulaşan rezenelerin yanı sıra sütlüce-zoğos, kuşkonmaz, adamotu vs. yanısıra çeşitli mantarlara da rastladık. Bu kadar küçük olmasına ve doğal sistemin tahrip edilmiş olmasına rağmen adadaki yaşam zenginliği ve direnci hepimizi bir kez daha büyüledi. Adanın ancak tırmanışla ulaşılabilen Kuzey yamaçlarında yüksek ağaçlar var. Geçtiğimiz sene yaptığımız eylemde adanın iskele bölgesine diktiğimiz çeşitli ağaçlar da büyüme yolunda. Sivriada’ya kim zakkum diktiyse söylesin kızmayacağız, iki tane gayet sağlıklı zakkum fidesi bulduk!
- Öte yandan yıllar önce Haydarpaşa Limanı’nın yapımı için ciğeri sökülen ve taşocağı olarak kullanılan adadaki tahribat erozyona neden oluyor. Adanın orta bölümlerinde yukarıdan akan kaya ve toprak parçaları, henüz arkeolojik kazı yapılmayan sahadaki tarihi dokuya zarar veriyor. Özellikle Bizans manastırı, şapel duvarları ve sarnıç alanlarında en kısa zamanda arkeolojik kazıların başlatılması gerekiyor. Bugüne kadar 1990’ların sonunda yapılan bir yüzey araştırması dışında ne Sivriada’da ne de Yassıda’da herhangi bir arkeolojik çalışma başlatılmış değil. Bu konuya öncelik vermeye, bu adalarda arkeolojik çalışmaları desteklemek için çalışmaya karar verdik.
- Yassıada’da ise doğa adayı geri almaya devam ediyor. Su Ürünleri Fakültesi’nin iki yıllık bir maceradan sonra adadan çıktığı 1995 yılından beri kalıcı bir yerleşimin bulunmadığı adadaki askeri-sivil bütün yapılaşma doğa tarafından hızla çözülüyor. “Yassıada ölü bir ada”, “orada hayat yok” , “Yassıada demokrasi adası olsun, kongre merkezi olsun, marinalar dolsun, restorantlar coşsun” diyenlere karşı Yassıada’nın her yanından doğal yaşam, çeşitlilik ve zenginlik fışkırıyor.
- Geçmiş dönemde Yassıadaya getirilen fistık çamı, sarı ve kızıl çam, zeytin ve incir gibi türler adanın yerel ağaçları olma yolunda epey mesafe katetmişler. Yine adanın güney ve doğu yamaçları bu mevsimde de meyve vermeye devam eden böğürtlen ve kuşburnu çalılarıyla kaplı. Yine akdeniz defnesi, menengiç, sakız, meşe türleri, yabani zeytin, böğürtlen, rezene, radika, kekik, nane, laden, kuşkonmaz, çeşitli mantarlar, çeşitli kaktüsler, aloe vera’lar büyümeye devam ediyor. Adada geçmişte aşırı tahrip edilen bölgeler frigana sistemine kadar daralmış, ancak, doğal çeşitlilik yerleşim bulunan adalardaki ehlileştirilmiş ekosistemle karşılaştırılmayacak kadar zengin. Bizim adalarda hiç görmediğimiz bitki türlerine rastladık. Adanın daha kayalık olan batı ve kuzey batı yamaçları ise balıkçıl, martı ve karabatakların yuvası olmaya devam ediyor. Göçmen kuşların Marmara’daki konaklama alanlarından biri olan Yassıada’nın orta bölümündeki sarnıçlar ve Kuzey yamaçlardaki Bizans kalıntıları da halen araştırılmayı bekliyor. Tarihi kayıtlardan bildiğimiz Bizans yapıları henüz kazılmış değil.
- Sivriada ve Yassıada, Marmara Denizi ve Adalar’daki doğal hayatın ve ekosistem bütünlüğünün en bakir, en sağlam ve vazgeçilmez parçaları olarak ayakta kalmaya devam ediyorlar. Daha ne kadar böyle kalabilecekleri belirsiz. Cumhurbaşkanı’nın ve TOBB’un girişimleriyle 2015 içinde inşaatların başlamasını bekliyoruz. Yapılan açıklamalara bakılırsa inşaat faaliyetlerinin başlaması an meselesi. Bizler de Sivriada’yı, Yassıada’yı ve tüm adalarımızı korumak için Betonada değil Sivriada ve Yassıada demeye devam ediyoruz.
Adalar ve Marmara ekosistemi, balık yumurtlama alanları ve kuş göçleri için vazgeçilmez olan Yassıada ve Sivriada bütün Marmara ahalisine bizim aracılığımızla bir kez daha sesleniyor: Bırak Issız Kalsın!
FOTOĞRAFLAR